Her yaşın, ya da ömrümüzdeki her kritik dönüm noktasının kendine özgü zorlukları olsa da bazıları diğerlerine oranla biraz ‘daha zor’ dönemler olabilliyor. Ergenlik daha çok ‘sorun’ sözcüğüyle, orta yaş ise, galiba, ‘kriz’ kavramıyla birlikte anılıyor.
İnsan hayatının belli dönemleri var. Çocukluk, ergenlik, yaşlılık gibi. Bu dönemlerin başlangıcına denk gelen bir takım dönüm noktalarımız da var. Her yaşın, ya da ömrümüzdeki her kritik dönüm noktasının kendine özgü zorlukları olsa da bazıları diğerlerine oranla biraz ‘daha zor’ dönemler olabilliyor. Tabii bu tür şeylerde genelleme yapılamaz. Kişiden kişiye değişkenlik gösterebilen durumlardır bunlar. Ama genel olarak diyebilirim ki, ergenlik daha çok ‘sorun’ sözcüğüyle, orta yaş ise, galiba, ‘kriz’ kavramıyla birlikte anılıyor.
Tabii, ne ergenliğin sorunlu, ne de orta yaşın krizli geçmesi için bir neden yok aslında. Yani böyle olması şart değil. Yine de, nedendir bilmem (!) son zamanlarda bu orta yaş krizi meselesi üzerinde çokça düşünür oldum.
Tekrar Genç Olmak… mı?
Orson Welles demiş ya, “Ben genç olmak nedir bilirim. Ama sen yaşlı olmak ne demektir bilmiyorsun.” Orta yaş, adı üstünde, iki dönemin de tam ortasında bir yerde. Artık genç değilsindir, ve gençlerden aldığın geri bildirime bakacak olursan, “gençliğin ne demek olduğunu” bildiğinden de artık pek emin olamayabilirsin.
Yaşlılığın nasıl bir şey olduğunu da henüz bilmiyorsundur. Evet yaşlı insanlar tanımış ve görmüşsündür elbette, ama sen, bizzat, kendin, yaşlı bir insan olmamışsındır ki henüz. Kısaca dostum, kendini ofsaytta kalmış bir futbolcu gibi hissedebilirsin bu yaşlarda. Sakın şaşırma!
Orta yaşa hazırlanmak
Ama şaşırmamak için de donanımlı olmak gerek. Hayat herkesi yaşına uygun olgunlukla donatmamış sanırım. İyi değerlendirilmemiş bir gençlik, orta yaşlarda, dünyada tutsak kalmış bir hayalet gibi zırt pırt karşına çıkıp seni rahatsız edebilir. Kendi halinde bir adamcağızı kırkından sonra, ne bileyim, bir “sürat tutkunu” haline getirebilir.
İyi değerlendirilmemiş bir gençlik… Ama, gençliği iyi değerlendirmek ne demek gerçekten? “Dolu dolu yaşamak” mı? Bütün hazları, bütün heyecanları yaşamış olmak mı? Hayır, öyle olmamalı bence! Bunu iddia edenlerin aksine, olabildiğince çok haz tatmış, heyecan yaşamış olmak insana doyum getirmez. Aksine, haz adına yaşanan her “harika” deneyim, insanın içindeki boşluğu daha da derinleştirir. Hep yeni, hep daha heyecanlı bir deneyim arar insan. Hep daha, daha… Bunun sonu yoktur. İyi yaşanmış bir gençlik, bütün aşırılıkların denendiği bir gençlik değildir.
Her Yaşın Ayrı Bir Güzelliği Var
Ayrıca, Kutsal Kitap’ta söylendiği gibi, “Her şeyin zamanı var”. İyi yaşanmış, iyi değerlendirilmiş bir gençlik, insanı orta yaşın kapısına kadar eşlik eden bir dosttur. Seninle beraber gelir yol boyunca. Kapının eşiğine kadar. Sarılırsınız. İkiniz de bilirsiniz ki, ayrılık vakti gelmiştir. Ama hüzünlü bir ayrılık değildir bu. Sağlıklı bir durumdur. Bu ayrılık için kafaca hazırsınızdır. Uzun yıllar süren dostluğunuz, seni bu yeni hayat dönemine hazırlamıştır. Belki adrenalin peşinde koşarak, insanı tüketen hazları tüketmeye çalışarak geçmemiştir gençlik çağın. Ama sana nasıl yaşlanılacağını öğretmiştir yine de. Belki bu eski dostunla birlikte Everest’e tırmanmamış, otostopla dünyayı dolaşmamış olabilirsin. Ama ne önemi var! Yine de birlikte bir sürü güzel şey yaşamışsınızdır.
Güzel ve öğretici şeyler. Örneğin, ne bileyim, ellinden sonra dağcılığa başlamaya, ya da saçına deneysel biçimler vermeye gerek olmadığı, böyle de her şeyin yolunda olabilieceğini, bu sayede bilirsin.
Yaşamının hangi dönemine geldiğini sana gençlerin (ya da doğanın) hatırlatmasına da gerek kalmaz. Kaç yaşında olduğunu bilecek, bu yaşın güzelliklerini ve avantajlarını görebiliecek kadar olgunlaşmışsındır çünkü.