Aile içi şiddette sadece kadın şiddet görmüyor, erkek çocukları ayrı sebeplerden, kız çocukları ayrı sebeplerde şiddet görüyor. ‘Kadına kalkan eller kırılsın’ bu cümleyi her duyduğumda aklıma Tevrat şeriati geliyor, şeriat göze göz dişe diş der çünkü. Kadını döven kişinin ellerini kırınca siz de kadına yapılmasını istemediğiniz şeyi ona yapmış olursunuz.
Aile içi şiddette sadece kadın şiddet görmüyor, erkek çocukları ayrı sebeplerden, kız çocukları ayrı sebeplerde şiddet görüyor. Sonra, dayakla büyüyen o nesil, kendi çocuklarını dövüyor. Baba anneden dayak yiyor, anne çocuklarını dövüyor. Bebeğini boğanını mı istersin, çocuğunu öldüresiye dövüp canından edenini mi?
Bu kısır döngü topluma o denli sirayet etmiş ki, siz dönüp duran bu çenberden çıkmaya çalışsanız da bu mümkün değil. Dayak atmak da yemek de gayet toplumsal kurallara dahil olmuş. Atasözlerimize deyimlerimize girmiş.
“Dayak cennetten çıkmadır”, “Kızını DÖVMEYEN dizini döver”, “Karnından bebeği sırtından köteği eksik etmeyeceksin.”
Şiddet Olmadan Derdini Anlatmak
Yani dövmeden derdini anlatman mümkün değil. Karşıdakine durumu illaki orantısız bir şiddet ile anlatmak lazım.
Ailenin içine sirayet etmiş bu ‘köklü gelenek’ kutsal aile yapısını sarsıyor. Boşanmaların çoğu bu durumdan doğuyor. Durum boşandıktan sonra da bitmiyor.
Eğer eşinize şiddet uygulayıp, kendinizden güçsüz bir varlığa şiddet uygulamaktan utanmadıysanız, boşanarak sizden kaçmak zorunda kalan eşinizin bu yaptığının sizi utandırmasından utanarak eşinizi öldürüyorsunuz.
Bitmeyen bir döngü
Eğer siz de bu döngünün içinde savruluyorsanız, size bir çıkış yolu önermek istiyorum.
Bu döngü devam edecek ta ki döngü içinde savrulan kişilerden birisi ölene, uzaklaşana kadar. Ancak bu durumu evlilik bitmeden çözmek çok basit. Taraflardan birisinin özellikle erkeğin “ben bu durumu reddediyorum bundan sonra böyle davranmayacağım” demesi gerekiyor.
Toplumun yavaş yavaş çözüldüğünü, aile içi şiddeti benimsediğini, kutsal sayılan değerlerin değersizleştiğini ve yıkıldığını göreceğiz.
Kutsal Kitaba göre ailenin bu tür sorunları ile ilgilenmesi gereken kişi erkektir. O sorumludur ailenin huzurundan, mutluluğundan. Aileyi nefret, öfke, ayrımcılık, küçümseme, küçük düşürme gibi sorunlardan ve toplumun şiddete yönelik dayattığı normlardan ayırmak erkeğin işidir.
Kadının Rolü
Bu durumda kadının bir rolü yok mudur? Kadın sevgiye ve değişime cevap veren ateşi harlayan kişidir. Bu konuda erkek aileyi sevgiyle koruyarak, kadın da erkeği ve çocukları yetiştirerek aileyi taşır. Ortak çalışılır. O zaman sorun çözülür.
Bir eylem, uzayıp giden ve yürümek zorunda bırakıldığınız nefret ve şiddete dayalı yoldan gitmemek için direnen ve HAYIR diyen bir kişi aileyi değiştirebilir.
Diğer aileler nasıl değişir biliyor musunuz? Sizin ısrarlı, başka şeylerden etkilenmeyen haliniz onları da değiştirecek. Eşinize olan sevginiz, ilginiz, sorunlara olan yaklaşımınız insanların ağzını sulandıracak. Bu söze garanti veriyorum. Karşılıksız verilmiş sevgi insanları değiştirecek.
Bir kişinin karar vermesi yeterli, bir kişi fırtınanın üzerine yürüyeceğim demeli, bir kişi ayık durmalı, kararlı olmalı, ailesini korumak için sağlam durmalı.
Çekirdek aile toplumun fabrikasıdır. Bu fabrikadan çıkan ürünler ülkeyi kalkındırır. Bozuk üretilen her ürün oluşacak diğer aileleri de etkileyecek, toplumun huzursuz ve mutsuz yaşamasına neden olacaktır.
Eşine elini kaldıran her birey çocuklarını, torunlarını gelecek nesillerini de yaralıyor, o an şiddet ile çözülen sorun yarın başka bir şiddeti doğuruyor.
Şiddet uygulayan eş elden ayaktan düştüğünde şiddet uygulanan eş ona bakmayacak, çocukları ona diş bileyecek, yarına kendisi için rüzgar eken bir birey olup çıkacak.
Bir sevgi eylemi, verilmiş bir karar, yarın için istikrarlı bir hareket nesilleri kurtaracak.
Şimdi vazgeçme, zarardan dönme zamanı. Bugün karar verin yarın daha güzel bir gün olacak.