Birisinden özür dilemek akılsızcadır. İlk önce kendinizi küçük düşürürsünüz, alçalırsınız, sonra gururunuzu yok sayarsınız, sonra karşıdakinin sizi affetmesini beklersiniz (affetmeyedebilir) ve bu beklenti sizi yiyip bitirir.
Ancak özür dileme eyleminin en sonunda özgür olursunuz. Ayağınızdan bir prangayı ayağınızı yaralayarak çıkarmak gibidir. Ayağınız yaralanır hatta kanar, çok acı çekersiniz ancak şimdi gitmekte özgürsünüzdür.
Özür dilememek tutsaklıktır
Özrün en güzel tarafı yarım ağızla da özür dileyebilmenizdir. Hatta karşıdakine özür dilemeniz gerektiğinizi düşünmeden özür diliyorsanız özür dilemenin bu açık kapısından geçmenize kimse engel olamaz. Özürü dile getirmişsinizdir zaten kimse dilemedin diyemez. Ancak herkes tam olarak özür dilemediğinizi bilir. Gurur belasının yine özür eylemine galip geldiğini bilir. İnsanları kandırabilirsiniz ancak yüreğinizi kandıramazsınız. Cümlenin özü, özür içten dilenmedikçe ayaklarınızdaki prangaları çıkarmış gibi yapar kendinizi yaralarsınız ama halen tutsaksınızdır.
Uzun süredir görmediğim çocukluk arkadaşımla eski günleri yâd etmek için buluşup eski mahallemizde yürüyüşe çıktık, bir süre sonra arkadaşım elektrik çarpmış gibi havaya zıpladı ve beni kolumdan tutup tam aksi istikamette yürütmeye çalıştı. Ne oldu diye sormama bile fırsat vermedi. Arkamı döndüğümde o mahalleden bir tane daha çocukluk arkadaşımın bize doğru geldiğini gördüm, birlikte yürüdüğüm arkadaşımla üniversite öncesi tartıştıklarını sonra barıştıklarını birbirlerinden özür dilediklerini dün gibi hatırlıyorum. Arkadaşıma ‘siz barışmadınız mı?’ diye sordum, o da bana ‘barıştık ama bu onunla konuşmamı gerektirmez’ dedi ben de ‘konuşmamanı anladım ama neden kaıyoruz’ diye sorduğumu hatırlıyorum.
Küskünlük iki kişiyi birbirine bağlayan sonsuza kadar uzayabilen bir zincirdir. Tam olarak kalbinize bağlıdır ve o zincir her gevşeyip birbirine yaklaştığında canınızı yakar. Özür ne kadar içtense zincir o kadar kolay çıkar. Özür dileyen özür dileyerek affeden de içten affederek kendini özgür bırakır.
Bu yüzden, sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şikâyeti olduğunu anımsarsan, adağını orada, sunağın önünde bırak, git önce kardeşinle barış; sonra gelip adağını sun. ( Matta 5:23)
Adak sunmak ibadettir. Küskünken ibadet etmek mümkün olmaz, Allah’a beni affet diye yakarırken başkasını affetmemek ne kadar büyük bir iki yüzlülüktür.
Özür dilemek ve gurur
Gururuna yenik düşmüş bu dünyada affetmenin ve özür dilemenin yolu ‘küçük düşürür’ ‘gurursuzluktur’ denilerek kapatılmış, zorlaştırılmış. Ne kadar acı, İncil kendi gururunu yok sayan kişinin aslında cennete girecek bir erdeme sahip olduğunu söyler.
Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir. (Matta 23:12)
Yukarıdaki ayet Tanrı’da işlerin alçakgönüllü olmaktan geçtiğini anlatıyor. Dünyadaki savaşların çoğu bu sorundan çıkmıyor mu? Öldürüyor, ayrılıyoruz ve kavga ediyoruz, nedeni ise; gururumuz.
Ancak, bir kişi özür dilerse başka insanlara da bulaşacağına inanıyorum. Yıllar önce kavgalı olduğu arkadaşının odasına hışımla girip yüzüne dinlemeden bağırıp çağırdığını düşündüğü için birbirlerine küs iki arkadaşı barıştırmak için bir araya getirmiştim, konuşmanın herhangi bir yerinde taraflardan birinin ‘senden özür dilemek için bekliyordum’ dediğini duydum. Ne acıdır ki, bu Ruhsal yara yıllardır sızlamasına rağmen yaranın sızlamasını ve içsel öfkenin devamını özür dilemeye veya affetmeye tercih etmişlerdi.
Size gururunuzu ayaklar altına alarak özür dilediğinizde ne olacağını söyleyeyim özgür olacaksınız. Belki şimdi bir telefon etmek isterseniz, merhaba dedikten sonra özür dileyin derim ben…