Sokak Çocukları

Kişisel Gelişim

On yıl kadar oluyor, sokakta yaşayan çocuklarla ilgili bir dernekte gönüllü olarak çalışmak için başvurmuştum. İstanbul’da İstiklal Caddesi’ne yakın bir sokakta, birkaç katlı eski bir binadaydı dernek. Derneğin kırk yaşlarındaki başkanı da çocukluğu sokakta geçmiş biriydi ve evsiz bir çocuk olmanın zorluklarını bizzat yaşayarak öğrenmişti. Onun da çoğu sokak çocuğunda olduğu gibi, yüzünde, ısınmak için güvensiz şartlarda ateş yakmaktan kaynaklanan bir yanık izi vardı.

“Tilkilerin ini, kuşların yuvası var.
Ama insanoğlunun başını sokacak bir yeri yok”

Acemi bir gönüllü adayı olarak katıldığım bir toplantıda, çocukların çıkarmak istedikleri bir derginin adıyla ilgili bir konuşmayı hatırlıyorum. Çocuklardan biri, derneğin adının ‘Çıkmaz Sokak’ olmasını düşündüklerini söylemişti. Ben bunun üzerine söz alarak,

“Çıkmaz Sokak biraz umutsuzluk duygusu çağrıştırmıyor mu? Belki derginin ismi sadece ‘Sokak’ olsa daha iyi olur”

deme cüretkârlığını gösterdim. Çocuk, 15-16 yaşlarında bir delikanlıydı, ve zekice bir imayla bana haddimi bildirdi: “Galiba dergimizin isim babası siz olacaksınız. Öyle mi?” diye sordu. Mesajı almıştım. Ama yine de ‘Çıkmaz Sokak’ adını uygun bulmuyordum ve, “Haklısın böyle demekte” dedim. “Dergi sizin derginiz ve adını da siz çocuklar koyacaksınız. Ama benim de en azından bir fikrim var ve oda şu: ‘Çıkmaz Sokak’ yerine başka bir ad, daha pozitif çağrışımı olan bir ad seçseniz, bence daha iyi olur.”

Bu çocuklarının çoğunun aileleri vardı, çoğunun anne ve babaları hayattaydı. Ama aileleriyle büyük sorunlar yaşamışlardı: Şiddet gibi, suistimal gibi ciddi sorunlar. Hak ettiği şekilde iyi bir aile yaşamına sahip bir çocuğun sokakta yaşamayı seçmesi mümkün değil zaten. Bu yaşam tarzı çocuklar için bir tercih değil yani.

Gönüllülük deneyimim sırasında, çocuklarla mümkün olduğunca çok temas kurmayı denedim. İletişim becerilerimi geliştirmek için fazla zaman bulamamıştım ve bunu yapmakta zorlandığımı hatırlıyorum. Belki yaşça onlara daha yakın ya da onlarla akran olsaydım, onlara ‘abilik’, ‘öğretmenlik’ taslamak gibi bir duruma düşmeden, onlarla arkadaş olabilirdim.

Belki sigara içmeden de yaşanabileceğini, uyuşturucu kullanmadan da sokakta bir gece geçirilebileceğini görmek, bazılarının bakış açılarını değiştirebilirdi. Çünkü hiç kimse öğüt dinlemekten hoşlanmaz. Bana bir şey öğretmek istiyorsan onu önce sen yapmalısın. Sen yaşamalısın.

Ne yazık ki ben onlara daha yakın yaşlardayken, onların yaşamıyla ilgilenmek ya da onlarla iletişim kurmak aklıma gelmemişti. “Sokak çocukları” için kaygılanmaya başladığımdaysa, artık onlarla temas kurmak için biraz yaşlıydım belki. En azından benim gibi, iletişim konusunda iyi bir donanımı olmayan biri olarak.

Peki evsizler sadece çocuklardan, gençlerden mi ibaret?

Değil tabii. Ama kalbimizi en çok onların durumu kanatıyor. Tevfik Fikret’in bir şiirinde dediği gibi: “Ey kimsesiz avare çocuklar; hele sizler”. Bu “avare” çocukların her biri, hak ettikleri imkânlar ve iyi yaşam onlara sağlanabilseydi, toplumun mutlu bireyleri olarak hayatın tadını çıkaracaklardı elbette. Ve yüzlerinde, boyunlarında bir “kulüp arması” gibi taşıdıkları yanık izleri olmayacaktı.

“Sokak” çocukları ve “apartman” çocukları

Birkaç ay sonra, elimde olmayan nedenlerden dolayı dernekten uzun süreliğine ayrılmak zorunda kaldım ve daha sonra hayat beni başka yönlere götürdü. O dönemde derneğin ilgilendiği çocuklar şimdi nerededir, ne yapıyorlardır acaba? Kötü alışkanlıklarından kurtulabilmiş midir bazıları? Belki bir kaçı bunu başarmış, iyi bir eğitim alabilmiş, bir meslek ya da sahibi olabilmiştir. Çoğu içinse böyle bir gelecek umudu uzak görünüyor. ‘Çıkmaz Sokak’ adını hâlâ yanlış buluyorum çünkü sokağın meydanlara, diğer sokak ve caddelere açılmasını sağlamak bizlerin, toplumun elinde. Tanrı’nın insanlara uzanan eli yine insanlar aracılığıyla iş görüyor ve benim bir zamanlar üye olduğum gibi dernekler ve gönüllüler çok şükür ki hâlâ var.


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir