Eğitimcilerin insan olarak derslerinden bile daha çok kendilerini öğrettiklerinin söylendiğini duymuştum. Öğrenciler –derslerde öğrendikleri konulardan bile daha fazla- öğretmenlerinin tutkularını ve kızgınlıklarını öğrenirler. Ve öğrencilerini ne kadar umursadıklarını. Bir öğretmen olarak ben bunun doğruluğuna bizzat tanık oldum. Eski bir öğrenci olarak da, bir öğrencinin öğrenmesi gereken en önemli insanın, kendisi olduğuna kanaat getirdim.
Kişisel Dersler
Okul içinde derslerin gerekli olduğunun elbette farkındayım. “Gerekli” kelimesini doğru şekilde yazmayı başardığım gün gururumun nasıl da kabardığını hâlâ hatırlıyorum. Her seferinde doğru hecelediğimde kendimle övünç duyuyordum.
Ama aynı zamanda, bir çocuğun geleceğine büyük oranda etki eden ve öğrenilmesi gereken kişisel dersler de vardır. Başarısızlık hayal kırıklığı yaratabilir ama bir öğrencinin bütüncül eğitimi için kullanışlı bir araçtır.
Asla Pes Etme
Büyürken, okuduğum sınıfların ve kütüphanelerin duvarları Michael Jordan’ın nasıl lise basketbol takımından çıkarıldığını veya Thomas Edison’un elektrik lambasını başarılı bir şekilde yakmadan önce “x” defa başarısızlık yaşadığını anlatan motive edici posterlerle kaplıydı. Bu hikâyelerin ayrıntıları hayali de olabilir ama alınması gereken ders açıktı: “Başarısızlığın seni işlerinden alıkoymasına izin verme. Asla pes etme. Denemeye devam et.”
Başarısızlık komik ve eğlenceli değildir ama bir insanın gelişimi ve kişiliğini şekillendirmesi açısından kabul edilebilir ve yardımcı deneyimlerdir. Geriye bakınca, bazı çocukluk başarısızlıkları, ilk seferinde göründüğü kadar kötü görünmeyebilir. Örneğin ben oldukça kötü bazı tecrübelerden, herhangi bir derste öğrenebileceğimden daha çok şey öğrendim. Okul günlerimden akılda kalan başarısızlıklar bir genç olarak nasıl kendime güveneceğimi ve olmayı umduğum insan olabilmek için kendimi nasıl motive edeceğimi öğretti.
Arkadaşını Yeniden Kazanmak
Yetişkinlik döneminde unutulması mümkün olmayan bir “başarısızlık” yaşadım. İyi bir arkadaş ile ilgiliydi. O zamanlar işlenmiş iplikten arkadaşlık bileklikleri ve yarım kalp kolyeleri dönemiydi. En iyi arkadaşım, benim yerimi alan başka bir arkadaşla yakınlaşmaya başlayınca tipik ergen davranışıyla birbirimizden uzaklaştık. Kafam karışmış ve biraz da çaresizdim. Arkadaşımı geri kazanmak için her şeyi yapmaya kararlı olduğumu hatırlıyorum.
Partilere gitmek ya da saç stilimi değiştirmek işe yaramadı. Müstehcen ve kötü içerikli şakalara gülmek veya sporu sevmeyi denemek de yardımcı olmadı. Nine Inch Nails isimli müzik grubunu biliyormuş gibi davranmak bile yardım etmedi. Dürüst olmak gerekirse, bu konuda muhtemelen oldukça yüzeyseldim.
Bu şimdi saçma gözüküyor, ama en iyi arkadaşımı tutamamam gerçeği kendimi kocaman bir başarısızlık gibi hissettiriyordu bana. On yıllar öncesine ait müziklerle ilgilendim ve düzleştirmesi imkânsız saçlar yaptırdım kendime. Genç kız veya ergen olmayı başaramadım -hele insanların birlikte olmak istediği bir arkadaş olmayı hiç. Birçoğumuz okulda olduğu gibi, üzgün ve yalnız zamanları hatırlar. Sonsuza kadar değersiz ve yalnızlığa mahkûm olduğumu hissetmiştim.
Bir gün arkadaşlık ittifaklarının güç dengesi yine aniden değişti. Şükürler olsun ki bu durum arkadaşlık sorunumun benim bir birey olarak kim olduğumla ilgili olmadığı gerçeğini gözler önüne serdi. Fark ettim ki olmadığım biri gibi olmaya çalışarak boşuna yorulmuşum. Hiçbir şekilde işe yaramıyordu çünkü.
Özgüvenli ve Kendinden Memnun Olmak
Zamanla ufkum açıldı ve arkadaş edinmek için birçok fırsatların olduğunu keşfettim. Öncelikli olarak kimliğimle ilgili olarak özgüvenli, kendimden memnun olmaya ihtiyacım vardı. Her zaman mutlu olmayabilirdim. Bazı zamanlar yalnız da olabilirdim. Ama gerçek olmayan bir kimliğin tatmin edici olmadığını bilmenin verdiği huzur ve özgürlüğüm vardı artık.
Belli bir süre sonra, çok daha iyi bir arkadaşım oldu. Kendisi Son derece eğlenceli ve kibardı. Onunla çok değer verdiğim tonlarca anılarımız oldu (her ne kadar bazılarına oldukça mantıksız görünse de). Onunla kesinlikle garip müzik seven, kıvırcık saçlı, şapşal kendim olabildim. Ama “kendin olmanın” temkinli olmayı gerektirdiğini öğreten önemli bir an yaşadım bu arkadaşlıkta.
İkimiz de akıllıydık fakat fazla aptaldık. O benden matematikte daha iyiydi ama kelime telaffuzu çok kötüydü. Bu konuda alıngan olduğunu biliyordum. Birçok defa tartışmaya girdim bununla ilgili. Şu an bile biraz kötü hissederim arkadaş grubumuzun konuşup, birbirlerine sataştıkları ve insanların basit bir kelimeyi yanlış telaffuzundan dolayı arkadaşımla dalga geçtikleri günü hatırladığımda. Bir arkadaşımız “Lanet bir kelimeyi bile söyleyemiyorsun.” dedikten sonra söze anında karışarak, “Lanet kelimesini bile söyleyemiyor o” dedim.
Bir dünya hakaretin arasında çok da dişe dokunur bir söz değildi. Sadece yüzünde bir anlık şaşkınlık ve biraz kırgınlığı fark ettim herkesle birlikte gülmeden önce. Komikti ama hiçbir zaman arkadaşlığımızın böyle bir üslubu olmamıştı. Birbirimizle bu şekilde konuşmadık hiç. Güzel ve harika olduğumuzu anlattık birbirimize hep.
O hatırlamayabilir bile o anı, ama ben asla unutmayacağım. Çünkü bu her zaman sevecen olmadığımın farkında vardığım andı. Yanlış düşünceler içinde olmalıydım, ama açıkçası bu konuşmaya kadar kasıtlı olarak bir arkadaşıma kaba davranabileceğimi bilmiyordum. “Hoş, kibar ve tatlı” olandım ben. İnsanlar beni hep böyle tanımlamıştı. Kimse bir şaka için bilerek arkadaşıma ihanet edebileceğimi hiç söylemezdi.
Olay onun telaffuzuyla dalga geçip geçmemem değildi. Durum şu ki insanlara komik gözükebilmek amacıyla ahmak bir şaka yaptığımı biliyordum içten içe. Bunun bedelinin, arkadaşımın duygularını incitmek olduğunu da biliyordum. Dostumu hayal kırıklığına uğratmıştım.
Başarısızlık Normaldir
Başarısızlık normaldir. Bizim gelişmemize yardımcı olur. Michael Jordan ve Thomas Edison’un yaşadıkları deneyimler de bunu doğrular zaten. Öğretmenler buna inanırlar. Çoğu öğrenci bile bunun doğru olduğunu kabul eder.
Dalgalı saçlı, bilmiş kızlar her yerde cesaretli olmalılar. Başarısızlık, getirdiği acıya rağmen, uzun vadede genellikle faydalıdır. Nasıl kendim olmam gerektiğini bildiğim için gerçekten şükran doluyum. Kibarlıkla ilgili aldığım dersler sayesinde, sözlerim başıma olması gerekenden daha az dert açtı.
Başarısızlığı tecrübe etmeden yaşasaydık, hayatımız nasıl olurdu? Belki büyük bir başarı tatmadan. Hatalarımızdan dersler çıkarmak dürüstlükle ve sevecenlikle gelişmemizi sağlar. Bu ikisi hayal edebileceğim en büyük başarılardır.