Havuzu Temizlemek

İnanç

Özel havuzlu evler harika olmalı. Açılış kapanış saati yok, istediğin saatte havuzuna girebilirsin; tanımadığın kişilerle bir arada yüzmek, yanındakine su sıçratmamak için dikkatli olmak gibi dertler de yok. Büyük rahatlık. Keşke her evde bir tane olsa! Bu villa havuzlarının insanı uğraştıran bir tek yanları varsa, bence bu da, temiz tutulmaları olmalı. Yok ‘üstüne yaprak düştü, in çıkar’, yok ‘klorunu at, pompasını, filtrelerini kontrol et’ derken havuz sefası herhalde bir tür havuz problemine dönüşüyordur.

Bir de bütün kış villada olmadığını ve havuzun tıkanıp çamurla dolduğunu düşün!

Ben kendi hayatımı bir havuza benzetiyorum. Hayatın tadını çıkarmak, yaşadığım hayattan zevk almak varken, ha bire onu temizlemeye çalışmakla uğraşıyorum.

Hayatımdaki havuzu tıkayan o kadar çok şey var ki! Gençlik zamanlarım bu tıkanıklıkları çözmekle geçti desem yeridir; ve havuz hâlâ tam olarak temiz değil. Hayatımdaki güzelliklerin, mutlulukların, iyi şeylerin tadını tam olarak çıkarabildiğimi söyleyemem.

Sanırım bu yüzden, Kutsal Kitap’taki ‘esenlik’ kavramı bana yabancı geliyordu.

Esenlik ne demek?

‘Esenlik’, maddi, manevi ve fiziksel açıdan ( bu günümüzde ‘her açıdan’ demek) rahatlıkta olmak anlamına geliyor.

Zengin olmak gibi düşünün; paranın getirdiği güç kaygısız olmanızı sağlar. Sosyal ilişkilerinizden tutun da, ruhsal durumunuza kadar paranın getirdiği rahatlığın tadını çıkarırsınız.

Bu olumsuz bir örnektir. Ancak bu durumu Kutsal Kitap’a uyarladığınızda farklı bir durum ortaya çıkıyor.

İsa’nın aşağıdaki tavsiyeleri ne demek istediğimi açıklayacaktır.

” ‘Ne yiyip ne içeceğiz?’ (…)’Ne giyeceğiz?’ diye (…) kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi?  Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler.  Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.  (…) yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun.” 

İsa bu ayetlerde sağlam bir mantık yürütüyor. İlgili ayetlerin tümüne baktığımızda, “Gerçekten, gökteki kuşları kim besliyor?” veya “En iyi ressamın resmedemeyeceği güzellikteki kır çiçeklerini kim böyle giydirdi?”, “Doğanın dengesi kimin tarafından sağlanıyor?” sorularının karşılığını görüyoruz.

Dünya, doğa, yaratılmış varlıklar bizim de içinde yaşadığımız önemli bir düzenin parçası ve Tanrı onlara karşı sorumluluklarını her zaman yerine getiriyor.

İsa’nın söylediği gibi insanlar çiçeklerden, kuşlardan bile daha önemlidir. Bu, doğanın önemsiz olduğu anlamına gelmez. Ama insanın Tanrı’nın gözünde ne denli önemli, ne denli değerli olduğunu vurgular. O halde doğaya gereksinimlerini veren Tanrı bizi ve gereksinimlerimizi her zaman düşünmektedir.

İsa bu ayetlerde, “Yarın için kaygılanmayın” diyor. Kuşlar kaygılanmaz yarın için. Ama insan kuşlar kadar kaygısız olabilir mi acaba? Benim kavramakta zorlandığım da işte buydu. Yukarıda yazılan bütün sözlere pratik anlamda inanmak, insanın görmeden kabul etmeyen yapısına, inanmak için önce gözüyle görmek isteme eğilimine terstir.

Ancak her seferinde, Tanrı’nın küçük bir mucize yaparak ya da günlük bir olayı kullanarak isteklerimi cevaplamasını hayretle izliyorum.

İsteklerim anında gerçekleşmiyor bazen, hatta bazen hiç gerçekleşmiyor gibi görünüyor. Ama geldiğim bu noktada anladığım, Tanrı’nın benim kaygılarıma cevap vermek için her zaman harekete geçtiğidir.

Yarından korkuyor musun?

Esenlik dediğimiz kavram burada devreye giriyor. Esenlik: Tanrı’ya, onun gücüne, yapabileceklerine güvenerek kendini güvende hissetme duygusu.

Bu duygu görünmeyen bir güç tarafından kollandığımız gerçeğine götürüyor bizi.

Günlük kazancınızdan, sosyal ilişkilerinizdeki tıkanıklıklar yüzünden çektiğiniz acılara, yarın ve kariyer kaygısından, ölüm korkusuna kadar bize sağlanan güvencenin tadını çıkarmamızı istiyor Yaradan.

Esenlik, sıcak yaz gününde karşısına oturduğunuz bir klima gibidir. Sizi serinletir, rahatlatır. Tanrı bizim kaygılarımıza cevap verir, içimize su serper.

Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın.

Yukarıda İsa Mesih’in sözlerini okuyoruz. İsa’nın esenliği Tanrısaldır, bir başka ifadeyle, onun sağladığı esenlik, gerçek anlamda esenliktir. Bütün korku ve kaygılarımızı bizim üzerimizden alır, bize gerçek anlamda güvenlik sağlar. Korku ve kaygı hayatın günlük duygusudur. Ancak çevremde ‘Tanrı sağlar’ diyen insanlara bakıyorum. Dua youlyla Tanrı’yla konuşarak ve ona yakınlaşarak bu kaygılardan kurtulmanın mümkün olduğunu görmüş insanların sayısı etrafımda hızla artıyor.

Aynı oranda hayatındaki sorunlar hayat havuzunu kirletmiş insanlara da çok rastlar oldum. Birçok kişinin esenliği yok. Kaygıları var. Gençlik yıllarından itibaren oluşan kaygılar. Ne iş yapacağım? Yeterince para kazanıp tatile gidebilecek miyim? Evlenebilecek miyim?… bir sürü kaygı.

Birçok kimse kendini esenlik içinde hissetmiyor. Herkes yarından kaygılı. ‘Yarın için kaygılanmayın’ sözlerini ya duymamışlar, ya da bu sözlerin, onların gündelik sorunlarını hafife aldığını sanıyor, bu bilgece tavsiyeyi ciddiye almıyorlar.

Mesih’in sağladığı güvence, onun, vermeyi vaat ettiği tanrısal kaynaklı esenlik, gerçekten umut ver güç verici. Buna rağmen ben, gündelik yaşantımda hiç kaygılanmıyor muyum? Tabii ki zaman zaman kaygılanabiliyorum. Ancak İsa’nın burada, benim yanımda, kapının arkasında, gecenin sonunda, kaygılarımın üstünde olduğunu bilmek beni rahatlatıyor.

Ya siz? Gündelik hayatın sorunları ve geleceğin muhtemel zorlukları hakkında neler hissediyorsunuz?


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir