Umut ne demektir? Sen neyi umut ediyorsun? Nasıl bir hayal kuruyorsun, neleri özlüyorsun? Belki son model bir akıllı telefon istiyorsundur. Eğer işsizsen bir iş hayali kuruyor da olabilirsin. İşin varsa bu yıl tatile çıkabilmek umuduyla çalışıyorsun. Belki yeni, daha iyi bir araba diliyorsun. Veya çocuklarının iyi bir üniversitede okumalarını hayal ediyorsun. Birden fazla şey umut ediyorsun, değil mi? Hepimiz öyle yapıyoruz!
Umut hayatın kendisidir. Umut etmeyen kişi her ne kadar yemek yiyor, konuşuyor, nefes alıyorsa da, aslında içinde can yoktur.
Senin Allah’la ilgili umudun nedir? Umutların hakkında Allah’la konuştun mu?
Kutsal Kitap’a göre peygamber İbrahim böyle yaptı. Kutsal Kitap’ta İbrahim hakkında anlatılan öyküyü duymuş muydun?
İbrahim Allah ile konuştu, ama aslında önce Allah İbrahim’e hitap etmişti. Allah İbrahim’e (o zaman Avram ismini kullanarak) şöyle dedi: “Korkma, Avram, senin kalkanın benim. Ödülün çok büyük olacak”. Ama yaşlı bir adam olan Avram, Allah’ın sözlerinden kuşku duydu ve bu sözleri anlamadı. Umudunu kaybetmiş bir halde şikâyet edip Allah’a şöyle seslendi: “Ey egemen Rab, bana ne vereceksin? Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezer’e kalacak. Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir hizmetkâr mirasçım olacak.” Avram/İbrahim surat asıp Allah’a böyle dedi işte: “Çocuk sahibi olamadım”.
İbrahim bütün hayatını Allah’la samimi bir ilişki içinde yaşadı ve Allah da ona, tekrar tekrar, soyunu bereketli kılacağını vaat etti. Ama şimdi İbrahim neredeyse 80 yaşındaydı ve Allah onunla eskisi gibi konuşmuyor, sessiz kalıyordu. İbrahim karısı Sara’nın da yaşlı olduğunu ve artık çocuk sahibi olamayacağını düşünüyordu. Bu nedenle insani düzeyde düşünerek, mirasçı olarak hizmetçisi Eliezer’i belirledi. Eliezer güvenilir birisiydi ve İbrahim’in gözünde, mirasını bırakmak için ondan daha uygun kimse yoktu. İbrahim, sessiz kalan bu Tanrı’nın sözüne güvenmekten vazgeçti. Allah’ın var olduğuna inanıyordu ama kendisiyle ilgilenmediğini düşünüyordu. Allah’ın kendisini insanlardan uzakta tuttuğu, onları umursamadığı düşüncesine kapıldı.
Allah sessiz kalmadı!
Ama Allah sessiz kalmadı. Yıllar süren bir aradan sonra aniden İbrahim’e hitap etti: “Korkma, senin kalkanın benim”. Bunu duyunca İbrahim’in sevinip sevmediğini bilmiyoruz. Verdiği cevaptan, bir çocuk gibi hayal kırıklığına uğramış olabileceği anlaşılıyor.
Ama bir dakika! Allah, her şeye egemen Rab, İbrahim’i dinleyip ona cevap vermişti ve bu sert bir cevap değildi. Allah bu cevabıyla insanları umursadığını belirtiyordu. İbrahim’i/Avram’ı dışarı çıkararak “Göklere bak” dedi. “Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak”. İbrahim gökyüzüne bakarak yıldızları saymaya çalıştı.
Yaşlarla dolu gözlerle yıldızları seyrediyordu. Allah’ın onunla konuşmasının, ona vaatte bulunmasının büyük bir mucize olduğunu biliyordu. Hayranlık duyuyordu ama aynı zamanda yüreğinde hâlâ şüphe ve kırgınlıklar da vardı. Acaba Allah’a bu kez güvenebilecek miydi? Güvenmek istiyordu ama bir kez daha hayal kırkılığına uğramaktan korkuyordu. Bir an bu iki istek arasında bocaladı. Sonunda ne olursa olsun Allah’a inanıp güvendi. İbrahim umudunu Allah’a bağlamıştı. Bu kutsal anda evlat sahibi olup olmaması önemli değildi. Allah’ın kendisiydi önemli olan. İbrahim Allah’ın sevgisinden ve sadakatinden emindi artık. Allah onun yıldızlar kadar çok evlâdı olacağını söylediğinde Rab’bin sözlerine güvendi.
80 yaşındaydı, henüz bir tek çocuğu bile yoktu ama buna rağmen Allah’ın sözüne inandı. O, umudunu doğacak oğluna değil, Allah’ın kendisine bağlamıştı. Bu nedenle ona Kutsal Kitap’ta ‘iman kahramanı’ denilir. Bu doğru bir adlandırma mı sence?
Bu öykü Kutsal Kitap’ta Yaratılış Kitabı’nın, yani Tevrat’ın birinci kitabının, 15. bölümünde anlatılır.
Sen kendin için ne umut ediyorsun ne hayal kuruyorsun? Allah’a umutlarından söz ettin mi?