Cehennem Üzerine

İnanç

Kötülük, Günah, Acı, Ağlayış, Çaresizlik, Umutsuzluk, Sevgisizlik… bütün bunlar cehennemi tasvir ediyor gibi. Peki cehennem tam olarak nerededir bilen var mı? Ben biliyorum!

Cehennem Kudüs’ün doğusunda bir vadinin ismidir. Adı aslında ‘Gehenna’ dır. Gehenna sözcüğü eski İbraniceden Yunancaya da geçmiş ve Arapça yoluyla Türkçemize kazandırılmış bir kelime. Anlamı bildiğiniz, anladığınız gibi. Cehennem ismini oradan aldığına göre, belli ki “cehennem gibi” bir yermiş bu Gehenna.

Cehennem

Eskiden Kudüs halkı Molek adı verilen bir puta taparmış. Molek kollarını bebek taşır gibi iki yana açmış, öküz başlı, insan vücutlu bir varlık olarak tasvir edilen bir put.

Molek’e ibadet ise şu şekilde oluyor: Molek’in sürekli yanan yaklaşık on metrelik heykeline küçük bebekleri yerleştirirler, onları kurban ederlermiş.

Sadece bebek de değil; hırsızlar, katiller de kurban edilirmiş. (Şimdi böyle rivayet olarak ‘-mişli, -muşlu’  anlatıyorum da, hepsi tarihi gerçekler bunların. Açıp okumanızı öneririm.) Peki yanan bu cesetler nereye atılırmış? Sürekli yanan bir çöplüğe ki hastalık yaymasınlar. Bugünkü adı Hinnom vadisi olan, Kudüs’ün batısında bulunan bir alana.

Gai Ben Hinnom (Hinnom’un oğullarının uçurumu) yani Gehinnom, zamanla olmuş sana Gehennem, yani Cehennem.

İşte herkesin bildiği, sönmeyen, cesetleri yutan, günahların yakıldığı sonsuz ateş tasviri, insanlar da anlasınlar diye kutsal kitaplarda bu şekilde açıklanır.

Yani Yaradan insanlara sonsuz azap ve ateşle yanmak kavramlarını, insanların kendi yarattıkları cehennemden yola çıkarak anlatmaya çalışmış.

Anladığımız üzere insanoğlu olarak kendi cehennemimizi yaratmak konusunda elimize kimse su dökemez. Buradan yola çıkarak söyleyelim; aslında cennet olmak üzere yaratılmış bu dünyayı cehenneme çevirip üzerindeki yaşamı hem kendimize hem başkalarına zehir etmek bizim için yeni bir şey değil.

Cehennem

Şimdi bu yazıyı okuduğunuz ekrandan otuz saniye gözlerinizi kaldırıp düşünün. Kendi kişisel cehennemimizde mi yaşıyoruz sizce?

Bir bakalım, cehennemde ne var: Kötülük, günah, acı, ağlayış, Tanrı’dan uzak kalmışlık, çaresizlik, umutsuzluk, sevgisizlik… Şimdi on saniye daha düşünün: Aynı şeyler dünyada da yok mu?

Ama Yaradan dünyayı ne güzel yarattı değil mi? İnsanı, hayvanları, bitkileri, her şeyi mükemmel yarattı. Sevgi yarattı, umut yarattı, mutluluk yarattı, barış, huzur, esenlik, kardeşlik… Peki biz hangi ara dünyayı cehenneme çevirdik?

Cehennemi sadece bir ceza yeri mi?

Cehennemi sadece bir ceza yeri olarak düşünüyor olabilirsiniz. Ancak Kutsal Kitap’a göre cehennem ‘Tanrıdan tamamen uzak, karanlık’ bir yeri temsil eder: Bu dünyada Tanrı’dan uzak yaşayan, Tanrı’yı davranışlarıyla, düşünceleriyle, hareketleriyle öteleyen, O’nu hayatında istemeyen ya da “Tanrı’yı seviyorum, dindarım” deyip de her türlü yanlış davranışı yapan kişiler için yaratılmış bir yer. Buna göre, eğer kişinin yaşantısı “Ben Tanrı’yı da, O’nun bana verdiği hayatı da istemiyorum” diye adeta bağırıyorsa, Tanrı da bu kişişlerin kendisinden uzak bir yerde bulunmalarını onaylıyor.

Açıkça söylemek gerekirse insanoğlunun dünya üzerinde bir ‘cehennem’ yaratmış olması, insanoğlunun genel anlayışını gösteriyor bize.

Günahı ve cehennemi sevdiğimizi açıkça söylemesek bile bulunduğumuz yeri cehenneme, günahlı bir alana çevirmek gibi bir doğamız var.

Öte yandan benzer bir durum cennet için de geçerli, ama tam ters doğrultuda. Hristiyan anlayışına göre cennet, Tanrı’nın hoşlanmadığı hiçbir şeyin olmadığı, Tanrı’ya yakın olunan bir alandır.

Halen cenneti çeşit çeşit animasyonların, açık büfede sınırsız yemek ve içkinin olduğu beş yıldızlı bir otel gibi anlatanlar var. Ama durum öyle değil. Kutsal Kitap insan için iki ölümden söz ediyor.

“Bir kez ölmek, sonra da yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir” (İbraniler 9:27).

İlk ölüm bir uyku halidir.

Fiziksel dünyadan ruhsal dünyaya geçeriz, orada uyanırız. Asıl tehlikeli olan ikinci ölümdür. Çünkü Yaradan günahı ve yozlaşmışlığı burada yok eder. Bu dünyadan ayrıldıktan sonra kurtuluş da yoktur.

“Ama korkak, imansız, iğrenç, adam öldüren, fuhuş yapan, büyücü, putperest ve bütün yalancılara gelince, onların yeri, kükürtle yanan ateş gölüdür. İkinci ölüm budur” (Vahiy 21:8).

“Bunları yapmayız, olur biter” diyorsunuz belki.  Ancak dünyada mükemmel bir insan yoktur. Yani dünya üzerinde kendi cehenennemini yaratan insanoğlu için günah üretmeyi bırakmak mümkün değil.

Hristiyan inancına göre işte burada Mesih İsa devreye girer. Cehennem gazabından kurtulacak gücü olmayan bizleri kurtarmak için, günahlarımızı O üstlenir.

“O (İsa Mesih) günahlarımızı, yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır” (1. Yuhanna Mektubu 2:2 ).

Cehennem seni korkutuyor mu? Ve eğer korkutuyorsa, kurtulmak ister misin?

İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” (Yuhanna 14:6).

Sence doğru mu söylüyor? Gel ve gör.


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir