Gerek kaygı duygusu, gerekse kaygı bozukluğu çeken insanlar günümüz dünyasının realiteleri. Ayrıca ciddi boyutta kaygı bozukluğu yaşamamış insanların çoğu da normal yaşamlarında bir miktar kaygı hisseder. Psikoloji biliminin, kaygılarımızı anlamamız ve onlarla başa çıkmamız konusunda birçok değerkaygıli katkısı vardır. Psikoloji varoluşumuzun bazı en temel gerçeklerini açığa çıkarır. Hristiyanlık da, özellikle de psikolojinin yardımcı olamayacağı noktalarda, kaygılarımızı yenmemize yardım edebilir, çünkü gerçek Tanrı’mızı resmin içine katar.Kaygı ve korku birbirinden farklı ama birbiriyle ilgili kavramlar. Korku bizim gerçek ve yakın bir tehdide verdiğimiz tepkidir, kaygı ise uzak ve hayali bir tehdide verdiğimiz tepki. Korku genellikle yoğun ama kısa sürelidir, kaygıysa daha az belirgin, ama uzun süren bir durumdur.
Kaygı hakkında Kutsal Kitap ne diyor?
Kutsal Kitap’a göre birçok durumda kaygı, Tanrı’nın bizimle ve sevdiklerimizle ilgilendiğine ve bizleri her koşulda koruduğuna güvenmemekten kaynaklanır. Kutsal Kitap ayrıca Tanrı’nın, bizi bu kaygılarımızdan kurtaracak gücü olduğunu ve O’nun şefkatli mevcudiyeti ve gücünün bizimle birlikte kaldığını söyler.
Hristiyan inancına göre kaygı, Tanrı’nın özgün yaratışının bir parçası değildi. Dünyaya “günah” yoluyla girdi.
Tanrı hiçbir zaman korku ve kaygının, onun mükemmel yarattığı dünyadaki yaşamlarımızın bir parçası olmasını murat etmedi (1. Yuhanna 4:18). Yaratılış Kitabı’nda Adem ve Havva’nın, yasak meyveyi yer yemez derhal kaygı belirtileri gösterdiklerini görüyoruz: Çıplaklıklarını örtme, saklanma ve başkasını suçlama (ayetler 3:7, 8 ve 12-13). Onların bu tepkilerine kaygının yol açtığını söyleyebiliriz. Günümüzde de insanlar, yanlış bir şey yaptıktan sonra benzer davranışlarda bulunurlar. Kutsal Kitap perspektifinden bakıldığında, Bireysel günahlarımız kaygının yegâne sebebi olmasa da, yaygın sebeplerinden biridir.
Kutsal Kitap, utançlarımız ve suçluluk duygumuz kaygıya yol açtığında, HEM utançtan HEM DE kaygıdan kurtulmanın yolunun, itiraf ve bağışlanma olduğunu söyler.
Bu Aden Bahçesi’nde ilk kez olduğunda Tanrı’nın, günahın bozduğu Tanrı-insan ilişkisini tekrar düzeltmek için Adem ve Havva’ya geldiğini görüyoruz. Tanrı, Adem ve Havva’yı rahatlatacak, kaygılarını giderecek tek şeyin, günahlarını saklamalarına izin vermemek olduğunu biliyordu. Onları günahlarını açıkça itiraf etmeye yöneltti ki onları bağışlasın ve eski hallerine geri getirsin.
• Bazen kaygı diğer günahların bir sonucu olmayıp bizatihi kendisi günahtır: Tanrı’ya güvenmeme günahı.
Bunu Tanrı’nın Musa’yı Mısır’a gidip İsrail oğullarını Firavun’un köleliğinden kurtarmakla görevlendiği Mısır’dan Çıkış 4:1-17’de görüyoruz. Musa gitmemek için Tanrı’ya çeşitli bahaneler sıralar. Tanrı ise sabırlı davranarak bu gerekçeleri birer birer reddeder.
Sonunda Musa, “Aman, ya Rab! Ne olur, benim yerime başkasını gönder” (ayet 13) der. Böylelikle Musa, bütün gerekçelerinin birer bahane olduğunu açığa vurmuş olur. Tanrı’nın ona verdiği görevi yaparken onu koruyacağına güvenmemesinden doğan isteksizliği nedeniyle öyle konuşmuştur. Ama aynı Tanrı’nın şefkati de devam etmektedir; Musa’yı yine de Mısır’a gönderir çünkü. Yanına da kardeşi Harun’u verir, bir konuşma yapmak gerektiğinde bunu Harun yapacaktır.
• Bazen kaygıyla kendi günahımız arasındaki bağlantıyı göremeyiz ama günahlı bir dünyada yaşayan güçsüz varlıklar olduğumuz için günah bizi kolayca etkiler.
‘Bozukluk’ boyutlarında olmayan kaygılarda bile, bir Hristiyan pekâlâ, “Tanrım, eğer sana güvenmiyorsam beni affet, ama kaygımı nasıl dindireceğimi bilmiyorum. Bu kaygılarımın son bulması için senin beni onlardan kurtarmana ihtiyacım var” diye dua edebilir. Kaygının sebebi ve boyutları ne olursa olsun, Tanrı, kaygı hissettiğimizde her zaman ona dayanmamızı istemektedir.
• Tanrı’nın kaygılarımıza Kutsal Kitap’ta verdiği karşılık, çok büyük çoğunlukla rahatlatıcıdır.
Bireysel günahlarımızın mümkün olduğunca farkında olmak, onları itiraf etmek ve onların bağışlanmasını kabul etmek iyidir. Hele de bunları yapmak, kaygı duygumuza çare olabilecekse. Ama Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın korku ve kaygılarımıza babaca bir şefkatle cevap verdiğine de sıklıkla şahit oluyoruz. Bu ayetler onun bizi koruyacağına ilişkin inanılmaz vaatlerini bize hatırlatıyor.
“Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir” (İbraniler 4:12), kaygılı yüreklerimize söylediği Söz ile o, bizim korku ve kaygılarımızı alıp yerlerine kendi esenlik ve sevgisini koyar. 1. Yuhanna 4:18’de dediği gibi: “Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi, korkuyu siler atar.” Kaygılı zamanlarımızda Tanrı’nın bize söylediği sözlerden bazıları şunlar:
- Filipililer 4:6-7 “Rab’de her zaman sevinin; yine söylüyorum, sevinin! (…) Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman her türlü kavrayışı aşan Tanrı’nın esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır.”
- 1. Petrus 5:7: “Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin. Çünkü O sizi kayırır.”
- Matta 10:29-31: “İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Babanızın oluru olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez. Size gelince, başınızdaki saçlar bile tek tek sayılıdır. Öyleyse korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz.”
- Mezmur 46:10: “Sakin olun ve bilin ki ben Tanrı’yım.”
Sadece Tanrı’nın lütfuyla
Hristiyan inancına göre insan, Tanrı’nın gözünde, sadece Tanrı’nın lütfuyla aklanmış sayılır. Bu da, “Tanrı için yeterince iyi olmadığımız” YA DA “kuşkuların kurtuluşumuzu tehlikeye attığı” şeklindeki kaygıları ortadan kaldıran, rahatlatıcı bir haber. Hristiyan inancı, sadece Mesih’in bizim yerimize ölümü sayesinde ve bu gerçeğe olan imanımız aracılığıyla kurtulduğumuzu söyler. Efesliler 2:8-9’da belirtildiği gibi bu kurtuluş ancak bir armağandır: “İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.”
Bu, insan içgüdülerine %100 ters bir durumdur. Dolayısıyla, Hristiyanlar için bile, tekrar kendi eylemlerimize, hatta imanımızın gücüne güvenmeye başlamak son derece kolaydır. Ama bunlar aracılığıyla asla kurtulamayız. Hristiyanlar, bu gerçeği unutmamak için yaşamları boyunca daima Tanrı Sözü’ne dönmek zorundadırlar. Bu, özellikle de sendelediğimiz zamanlarda iyi haberdir; başarılı olduğumuz zamanlarda gururumuzu yok eder ve imanımızın zayıfladığı ya da kuşku ve sorularla karşılaştığımız durumlarda bile Tanrı’nın bizi elinde tutmaya devam ettiğini bize gösterir.
İsa kaygıya nasıl yaklaşıyor?
İsa’nın insan kaygılarına verdiği cevap, Tanrı’nın Kutsal Kitap boyunca kaygıya verdiği cevabı aynen yansıtır: gerektiği zaman azarlayış, ama bol bol teselli ve rahatlatma. Aşağıdaki ayetler bize İsa’nın kaygı konusundaki tavrıyla ilgili bazı resimler veriyor:
• Matta 6:25-34: “Bu nedenle size şunu söylüyorum: `Ne yiyip ne içeceğiz?’ diye canınız için, ya da `Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemli değil mi? Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz? Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir? Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim, tüm görkemine rağmen Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi. Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı’nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey imanı kıt olanlar?”
Marta’nın kaygısı
Luka 10:38-42 ayetlerinde anlatılan olayda, İsa’nın, kaygılı olan Marta’ya nasıl yaklaştığını görüyoruz. Marta önce İsa için kaygılıdır, ona mükemmel bir sofra hazırlamak istemektedir. Ama sonra kaygısı kendine yönelmeye başlar, hatta öyle ki, onu Rab’den uzaklaştıran bu mükemmel sofra kurma arzusunu sorgulayacak yerde, kız kardeşinin davranışını Rab‘be şikâyet eder. Gerçekle ve sevgiyle dolu olan İsa, Marta’nın kaygısına işaret eder ve gerçekten önemli olan şeye öncelik vermesi konusunda ona yardımcı olur.
Bu durum bize kaygının zaman zaman gerçekten sağlıklı olabileceğini gösteriyor. Başkalarına yöneldiğinde kaygı bizi yaratıcı ve verimli kişiler olma konusunda motive edebilir. Ama kendimize odaklanmamıza yol açan kaygı sağlıksızdır; korkmamıza, ya da öfkelenmemize yol açar, bizi esir edebilir ve öç duygusunu besler. İsa, odak noktamız o olmaktan çıktığında ve önceliklerimiz onunkilerle örtüşmemeye başladığında, günlük olaylar nedeniyle kaygılanabileceğimizi, korkup umutsuzluğa düşebileceğimizi bilmektedir. Kendimizi başkalarıyla kıyaslamaya ve kendimizde ya da onlarda kusurlar bulmaya başlayabiliriz. Tanrı bizim bu yargılayıcı yaşam biçimine sıkışıp kalmamızı istemiyor. Mesih’e ve onun bizi koruyacağına dair vaadine odaklanmak, o bu düşünceleri bizden uzaklaştırdıkça korku ve kaygılarımızın hafiflemesini sağlayacaktır.
Çıkarılabilecek kültürel/sosyal/pratik sonuçlar
• Kaygıyı saklamaktansa onun varlığını kabul etmek daha iyidir.
Kaygıyı güvendiğimiz dostlarımızla, danışmanlarla ve eğer Hristiyansak cemaatimizin dini yöneticileriyle paylaşmak iyidir. Tanrı birbirimizin yüklerini taşımamız için bizi birbirimize verdi. Dahası, farklı insanlar farklı şekillerde yardım edebilir. Çok sayıda insan, kaygılarınızla başa çıkmanız konusunda size bir tek kişinin verebileceğinden daha fazla güç verebilir. Ve dua etmekten (hatta BOL BOL dua etmekten) ve Hristiyanlardan dua istemekten korkmayın; Tanrı duanın etkili olduğuna dair vaatte bulunuyor.
• Tanrı’nın vaatleri kaygıya karşı son derece etkili silahlardır – özellikle gelecek için.
Tanrı ne zaman bize “korkma,” dese, mutlaka bu buyruğunu, korkumuzun yerine sarılacağımız vaatlerinden biri takip eder. O bizden kaygımızı alıp yerine başka bir şey vermektedir. Kaygınız hangi noktaya sabitlenmiş görünüyor olursa olsun, fark etmez. İyi bir Kutsal Kitap uygulaması, Tanrı Sözü’nde o kaygıyla ilgili olan ve sizin, kaygınızın yerine koymaktan memnun olacağınız vaatler bulmanıza yardım edecektir.
Suçluluk duygusuyla baş etmenin en iyi yolu: itiraf ve bağışlanma
Suçluluk duygusu, psikolojinin yetersiz kaldığı bir alandır çünkü bu duygu bize kaygı verdiğinde ruhumuzun gerçekten ihtiyaç duyduğu çözümü psikoloji bilimi bize sunamaz. Psikoloji suçluluğumuzu minimize etmeye, unutmamızı sağlamaya ya da bizi suçsuzluğumuza inandırmaya çalışır. Ama bunların hiçbiri, Evren’in Kutsal Tanrısı ile karşı karşıya olduğumuz ve onun bizi affetmesine ihtiyacımız olduğu gerçeğini değiştirmez. İyi haber şudur ki gerçek bir itiraf ve Tanrı’nın bağışlaması, suçumuzun nihai ve kusursuz çözümüdür. Bunun kadar olmasa da yine de çok önemli olan başka bir husus da, eğer birini incitmişsek, o kişiye de itirafta bulunmaya ve ondan özür dilemeye çağrılıyor olmamızdır.