Sosyal Ölüm

Sosyal Ölüm

Sosyal Yaşam

Yakın bir gelecekte birinin önümü kesip, “Ellerini kaldır, cüzdanını ver, yoksa senin hakkında sosyal medyada linç başlatırım” diyeceğini varsayıyorum.

Bir genç kızın sosyal medyadan gelen eleştiriler yüzünden canına kıydığını okuyordum haberlerde. Bir insanın canına, ona hakaret ederek kastetmenin, onu üzmek yoluyla canını almanın, onu silahla vurmaktan ne farkı var?

Sosyal Medyada Sözcüklerle Vurulmak

Ağzımızdan çıkan kelimeler, dilimiz, insanları ölüme sürüklüyor. Bir çoğumuz o kadar vurdumduymaz ki, söylediklerimizden değil de karşımızdakinin hassasiyetinden dem vuruyoruz. Muhtemelen (kesine yakın) siz de birisi tarafından sosyal medyada yada başka ortamlarda sözcüklerle vurulmuşsunuzdur. Bu dünyanın düzeni böyle. İnsanları silahla vurmak suç, ancak kelimelerle kişileri yaralamak serbest. Günümüzde internet size bir savaş alanı ve sonsuz kurşun sağlıyor. Oyunda hile yapmış gibi önünüze gelene istediğiniz kadar ve dilinizin kemiği olmadan istediğiniz gibi kurşun sıkabiliyorsunuz. Karşıdaki üzülsün, kahrından yataklara düşsün, ölsün ama ben sözlerimle insanları itip kakayım, çok güçlü olduğumu insanlara ispatlayayım istiyorsunuz.

Kötü olanı yapmaya meyilliyiz

Allah’ın Kelamı, dilimizin mecazi anlamda koca bir ormanı tutuşturacak bir güce sahip olduğunu yazıyor. Dilinizin ürünü, bütün kötü işler, yalan, dedikodu, iftira, aileleri, nesilleri yok ediyor. Küçük bir yalana inanan kocanın cinnet geçirip ailesini öldürdüğü, bir ailenin bir duyumdan yola çıkarak öz kızlarını kendi kardeşine öldürttüğünü okudu bu gözler. Sosyal medyayı kullanırken eElinizin altındaki klavyeden iyi şeyler dökmek varken, neden kötü olanı yapmaya meyilliyiz diye düşündünüz mü? Hiç, bir insanı, konuşarak, onu teselli ederek, ona sevgi sözcükleri söyleyerek kurtarmaya çalıştığınız oldu mu? Daha ne kadar, küfrederek, bağırarak, öfke ve nefretle cevap vererek, soluduğunuz o pis nefret havasının sizi daha iyi yaptığını düşünerek yaşayacaksınız? Nefretin, suyun demiri çürüttüğü, taşı aşındırdığı gibi sizi çürüttüğünü, yüreğinizi aşındırdığını görmüyor olmanız ne kadar acı değil mi?

Tapındığımız yüce Yaradan size; ‘Yarattığım bu insana neden nefretle konuşarak onun canına kıymasına neden oldun?’ diye sorduğunda vereceğiniz nefret cevabı sizi tatmin edebilir ama Allah olaya sizin baktığınız gibi bakmıyor.

Kimse ölmeyi hak etmez

Bir çocuğu, arabasına çekirdek attığı için tartaklayan adamın kendisini haklı görüyor olmasını, çocuğun anne babasına nasıl açıklayacaksınız? O çocuk ne yaparsa yapsın sevilmesi gereken bir varlıktır. Ne sizin küçük amaçlarınız, ne küçük nefretleriniz ne de başka bir şey için ölmeyi hak etmez. Yaradan’ımız da bize o şekilde bakıyor. Hiçbir amaç, hiçbir sorun, vardığınız hiçbir sonuç bir kişiyi hakaret ederek, aşağılayarak, küfrederek ezmenizi, onu sözlerinizle öldürmenizi meşru gösteremez.

Sosyal medyada paylaştığınız sözcüklerinizi uzun uzun düşünün, okuyun, yazın, olmadı silin, olmadı tekrar silin ama hal-i pür melalinizi karşıdakini anlayışa davet edecek, karşınızdaki bir yılan bile olsa onu deliğinden çıkartacak şekilde anlatmanın yollarını arayın. Bir insan hayatı, yazdıklarınızı, söylediklerinizi tekrar tekrar düşünmenize, silip yeniden yazmanıza, zahmet edip tekrar tekrar gözden geçirmenize fazlasıyla değer.

Allah’ın Kelamı diyor ki: “Herkes kendi yararını değil, başkalarının yararını gözetsin.” Bu söz şimdi elinizin altındaki klavyeyle, parmaklarınızı oynatarak üzebileceğiniz veya sevindirebileceğiniz kişi için yazıldı.

“O günah işlemedi, ağzından hileli söz çıkmadı.”

Bu söz de Mesih İsa için yazıldı. Her Hristiyan, ne yazıyorsa, klavyenin gerisinde Mesih olsaydı neler yazardı diye düşünerek yazmalı. Çünkü o söylediklerini seçmeyi istedi.

Bizim Rab’bimizin sevgisi klavyeden karşıdakine aksın.

Sizi İsa Mesih’in başkasını kendinden üstün sayan anlayışını göstermeye çağırıyorum. O zaman insanları öldürmek yerine onlara sevinç ve mutluluk verebiliriz.

Hangisi daha iyi: Can almak mı, hayat vermek mi?

Her ikisini de yapmak bizim elimizde.


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir