İstemeyi İstemek

Kişisel Gelişim

Kötü huylar… Mesela öfke. Ya da affedici olmakta zorluk çekmek. Karamsarlık. İçtenlikle sevmeyi, anlayışlı davranmayı başaramamak. Zararlı alışkanlıklardan vazgeçememek.Yıllar önce ‘Hiçbir Şey Yapmamak’ adlı bir kitap okumuştum. ‘Kişisel gelişim’ denen konuyla ilgiliydim o zamanlar ve bunun yolunun, bu konu hakkında kitaplar satın alıp okumaktan geçtiğini sanıyordum. Daha iyi davranış özellikleri edinmeyi, kötü huylarından arınmayı kim istemez?

Kötü huylar… Mesela öfke. Ya da affedici olmakta zorluk çekmek. Karamsarlık. İçtenlikle sevmeyi, anlayışlı davranmayı başaramamak. Zararlı alışkanlıklardan vazgeçememek.

Dindar insanlar, bekleneceği gibi, bunun için ‘dindarca’ yollar deniyor. Dua etmek, belki oruç tutmak, bazı dinlerde, bazı kelimeleri belirli sayılarda tekrarlamak gibi. Daha “seküler” olanlarsa kendilerini başka yöntemlerle ‘geliştirmek’ isteyeceklerdir. Örneğin, psikolojik yardım alarak, çeşitli seminerlere katılarak. Herhalde her durumda ortak olan gerçek şu: Bir özelliğimizi değiştirebilmek için, önce bunu yapmayı istememiz gerek. Gerçekten istemekten söz ediyorum.

Ama bazen, istemek de zor gelir insana. Hatta, dürüst olayım, dindar insanlar için, böyle konularda dua etmek de.

Affedici olmak örneğin. Kulağa hoş gelmiyor diyemem. Ama kusura bakmayın; belki de şu anda kimseyi affetmek falan istemiyorum ben. Öfke duyuyorum belki ve bu öfkeyi sonuna kadar yaşamak istiyorum.

-Ben çocukken bizi terk edip giden babamı affetmek istemiyorum(ona öfke duyuyorum)!

-İlkokuldayken bana tokat atan öğretmenimi affetmek içimden gelmiyor.

-Evimizi soyan hırsız için iyi dileklerde bulunmak bana aptalca geliyor! Bu hırsıza karşı öfke duymak daha doğru.

Affetmek istemiyor olabiliriz. İstememek, dilememek, ya da dindar biriysek, o kişi için dua edememek, evet doğal tepkiler bunlar. Birini affetmek (veya öfkemi yenmek, ya da televizyonda maç varken odama gidip ders çalışmak) istemiyor olabilirim.

-Huzurevinde yaşayan dayımı çoktandır ziyaret etmedim ve etsem iyi olur; bunun farkındayım. Ama… şu anda… bunu yapmak istemiyorum!

Bu gibi durumlar bana yabancı değil.

Dindar biriysek ve kendimize karşı dürüst davranıyorsak, şunun da bize pek yabancı olmadığını kabul ederiz sanırım: Ağzımızdan bazı dua sözcükleri çıksa da, bazen bunlar gerçek dileklerimiz olmuyor. “Formalite gereği” ya da “vicdanımızı rahatlatmak” çabasıyla ağzımızdan isteksizce dökülen sözler olabiliyor dualarımız. Tanrı’ya, “Affetmek istemiyorum,  öfke duymayı bırakmak istemiyorum”, demeye çekiniyoruz belki.

Şu anda ‘daha iyi bir insana’ dönüşmeyi istemiyorum. Evimi soyan hırsızın pişman olmasını, dürüst bir yaşama başlamasını da istemiyorum. Bunun yerine ona beddua etmek daha doğal geliyor bana. Cehenneme gitmesini ya da başına başka kötü şeyler gelmesini istiyorum! Ona öfke duyuyorum.

“Düşmanınızı sevin” diyen bir dine mensup olduğum halde, ne yalan söyleyeyim, ben de çoğu zaman böyle hissediyorum. Şunu sorguluyorum bu durumlarda: “İçten olmayan, yürekten gelmeyen bir duanın ne anlamı vardır ki?’ Öyle dua etmektense hiç etmemek daha doğru olmaz mı?”

İstemeyi istemek… Bu bir tekerleme mi?

Yani evet, bir şeyi yapmayı o an için istemeyebilirsiniz ve bunda haklı da olabilirsiniz. Çünkü o şey ne kadar iyi de olsa, yapmak içinizden gelmiyordur işte. Tanrı’nın duanızı kabul etmesinden korkuyor bile olabilirsiniz. Ya da bu düpedüz, bu size zor geliyordur. Ama ya istemeyi istemek? Bunu da mı yapamayız acaba? Dua etmek bazen bize ikiyüzlülük gibi geliyorsa, içimizden gelmiyorsa, etmeyelim peki! Ama dua etmeyi, edebilmeyi istemek; istemeyi istemek de imkânsız bir iş midir?

Ders çalışmak istemiyorum. Huzurevini ziyaret etmek istemiyorum. Veya dindar bir insanım ama günah işlemek, şu anda bana, günah işlememekten daha cazip geliyor. Bunu yapmamın yanlış olduğunu biliyorum ve şu anda bu günahı terk etmek… istemiyorum. “Bu günahı artık işlemeyeyim” diye dua etmekten korkuyorum. Hani derler ya: “Tanrı’dan ne dilediğinize dikkat edin. Çünkü duanız kabul edilebilir!”

Ama eğer bir şeyi istemeyi istersem, başıma en fazla ne gelebilir ki? Ya da bir şeyi “istemek için” dua edersem ve bu duam kabul olursa bundan bana ne gibi bir zarar gelebilir ki? Artık ders çalışmayı ya da dayımı ziyaret etmeyi isteyen birine dönüşürüm sadece. Affedici bir kişi değilim, olmak da istemiyorum hâlâ. Sadece, bunu istemeyi istiyorum. Yani “cici çocuk”, “melek”, “aziz” kişiliğine bürünmem gerekmiyor. ‘Ya Tanrı duamı kabul ederse’ veya ‘Ya dileğim gerçekleşirse?’ diye kaygılanmamın gereği yok. Kimse beni bu iyi şeyleri, içimden gelmese de yapmaya zorlamayacak. Bana, “Hemen şimdi ilkokul öğretmenine telefon aç ve onu affettiğini söyle!” diyen de olmayacak. “Maçın en heyecanlı yerinde odana git ve ödevinin başına otur!” Hayır, buna da zorlanmayacağım eğer duam kabul olursa.

Sadece, bütün bunları yapmayı istiyor olacağım artık. Bir başka deyişle, bunlar benim “içimden geliyor” olacak. Bence bu pek fena bir fikir olmayabilir. En azından denemeye değer.


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir