Hayata Dair

Kişisel Gelişim

Bir meselenin altını kalın bir çizgiyle çizme gayretindeyim. Aslında bir mesele ile beraber bir soru da beraberinde gelmekte. “Neden yaşıyorum?” sorusuna verilecek en önemli cevap ne olabilir? Bu soruyu kendime sorabiliyor olmak da ayrıca güçlü bir umut veriyor bana. Zira sokaklarında yürüdüğümüz, havasını soluduğumuz ve bütün ömrümüzü geçirdiğimiz bu dünyada yaşayan bizlerin aklına çoğu zaman gelmeyen bir soru bu.  Yarının, bırakalım yarını ilerleyen dakikaların neler getireceğini bilemezken neden bu soruyu kendimize neredeyse hiç sormayız? Dışarıda adlarını bilmediğimiz sayısız insan bu şekilde yaşamını sürdürüyor. Kim bilir, belki de birçoğu hayatlarında bu soruyu hiç sormadan gözlerini kapatıp yaşama veda ediyor.

Esas olan nedir, ne olmalıdır? Buna bir cevabımız var mı? Zaman akıp giderken insanlar neler düşünüyor? “Kiminle evleneceğim?”, “Hangi üniversiteye gideceğim?”, “Gelecekte nasıl bir evim olacak?”, “Daha büyük bir araba almalı mıyım?”, “Ay sonunu nasıl getirebilirim?”, “Acaba büyük ikramiye bana çıkar mı?”, “Eşimle kavga ettim, nasıl barışabilirim?”, “İş yerinde nasıl yükselebilirim?”, “Emeklilik ikramiyemle ne yapayım?” sorularının etrafında hayatımız geçip gidiyor. Bir yanlış anlamaya sebebiyet vermek istemem kesinlikle:  Yukarıdaki soruların her biri şartlara ve zamana göre oldukça anlamlı ve gerekli. Benim tartışmaya açmak istediğim temel kavram, önceliklerimiz. En başında vurgulamaya çalıştığım “Neden yaşıyorum?” sorusunu sormaya zaman kalmadan, yukarıdaki sorularla zamanımız tükeniyor. Ancak en önemli ve öncelikli olan soru, “Neden yaşıyorum?” olamaz mı? Bu soru etrafında az da olsa kafa yormak nasıl olur sizce? En azından denemeye değmez mi?

Kuşkusuz yaşamımızın varlığının bir anlamı olmalı.

‘Kuşkusuz’ diyorum ve inanın, buna bütün yüreğimle inanıyorum. Buna inanmamın temel sebebi, yapabileceklerimi görebiliyor olmam. Potansiyelimin farkındayım. Yanlış olmasın, bu potansiyel hepimizde mevcut. Ayrıcalıklı olduğumu iddia etmiyorum. Bir düşünelim: İnsanın düşünce ve irade yapısı gerçekten muazzam. Ve tam da bu yüzden, yukarıda sıraladığım “önemli” sorulardan daha büyük bir anlamı var hayatımızın. Dünyaya gelip, yaşayıp, sonunda da ölüme mahkûm olma fikri, bana her zaman anlamsız gelmiştir. İşte bu sayede “Neden yaşıyorum?”  sorusunu kendime sormakta daha cesur davranabildim. Hoş, bu soruyu her soran acaba uygun olan istikamete gidebilmiş midir, bu da ayrıca bir tartışma konusu olabilir.

Yaşamın nedenini sorgulamaya devam ederken karşıma birçok olası cevap çıktığını açıkça söylemeliyim. Ancak benim sezgilerimi, yüreğimi ve zihnimi tam anlamıyla tatmin eden Kutsal Kitap (İncil) oldu. Verdiğim bu cevap bazılarınız  tarafından oldukça şaşırtıcı, anlamlı ya da saçma bulunabilir. Açıkça ifade etmem gerekirse bu cevap benim için de bir hayli şaşırtıcı…  Kutsal Kitap’a göre Tanrı, bütün insanlara sınırsız bir sevgiyle bağlıydı. Ayrıca insanlara çok değer verdiği için onların mahvolmasını asla istemiyordu. Sınırsız sevgisinden ötürü bütün yüceliğinden soyunup insan benzeyişini alarak dünyaya gelen bir Tanrı’dan bahsediyordu Kutsal Kitap.

Ayrıca yine insanlar mahvolmasın diye bütün insanlığın günah yükünü alarak çarmıha gitmeye razı olmuştu. Çarmıhta ölmüş ve üç gün sonra dirilmişti. Öyle ki, Tanrı’nın bu akıl almaz işine inanan bizler de İsa Mesih sayesinde göksel hayatta dirileceğiz. Farkındayım ki, birçoğumuz için ilk anda kabul edemeyeceğimiz bir olaylar silsilesi ile karşı karşıyayız. Buna içinizden “delilik” de diyebilirsiniz. Bu bence de “delilik” gibi gözüküyor. Ama görülen manzara şunu açıkça ifade ediyor: Böyle akıl almaz bir planı devreye sokan ve bunu yapabilecek kudrete sahip olan, Tanrı’dan başkası olamaz. O’nun bütün insanlara duyduğu sevgi, işte bu akıl almazlığı net bir şekilde açıklıyor. Aynı zamanda Kutsal Kitap da aynı gerçeği bizlere açıklıyor:  “Sevginin ne olduğunu Mesih’in bizim için canını vermesinden anlıyoruz” (1.Yuhanna 3:16).

“Neden” sorusunu sormakta cesur olmalıyız.

Hayatımızdaki öncelikli soru “Neden yaşıyorum?” sorusu olmalı. Bu soruyu sormadan ve bu sorunun cevabını tam olarak almadan soracağımız diğer bütün sorular maalesef anlam ve değerlerini yitirmeye mahkûm olacaktır. Her gün farklı sorularla hayatımızın gerçek istikametini adeta ötelediğimiz bir yol var önümüzde. Bu yolu yürümeye istekli miyiz? Elbette uğraşlarımızın ve adeta yaşama sebebi olarak gördüğümüz insanların bir ömrü var. Tutunduğumuz işimiz, bir gün elimizden kayıp gidebilir. Çok sevdiğimiz bir insan, bir gün yitip gidebilir. Elde ettiğimiz refah dolu güzel hayat, bir gün kaybolup sonlanabilir. O zaman ne yapacağız? Hayatımızın gerçek nedenini bulduğumuzda kalıcı ve hiç solmayacak değerleri de yakından tanıma ayrıcalığımız olacak. Bunu istemez miyiz?  En azından bu seçeneği deneyemez miyiz? Benim için yaşamın en büyük anlamı, uzun yıllar boyunca hep uzağımda bir yerlerde olduğunu düşündüğüm Tanrı’ya kesintisiz ve aracısız olarak yaklaşmak ve Tanrı’yı tanımak…  Bunu gösterdiği için Tanrı’ya minnettarım.

Peki ya siz? Siz bugün yaşamınızın varoluşunun asıl nedenini sorgulamaya hazır mısınız? Haydi, bir adım atın, gerisi mutlaka gelecektir.


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir