Zayıflıklarımızın Bir Sebebi Var
Son yıllarda milyonlarca insan, güçlü yanlarımızı bulmakla ilgili kitaplar okuyor, bu konuda seminerlere, workshop’lara katılıyor. Bu amaçla yazılmış “kişisel gelişim” kitapları bazen de insanlara sahte bir güç duygusu vererek (ya da ‘satarak’) onlara, ‘Sen her şeyi yapabilirsin, sen güçlüsün, aradığın güç sendedir’ mesajını aşılıyorlar.
Bu kitapların çok alıcı bulduğu bir gerçek. Güçlü olmayı kim istemez ki! Ama belki de bunu pek de fazla istememeliyiz.
Tanrı bizim zayıflığımızda çalışır
Sana, güçlü yanlarına değil de zayıflıklarına, eksik yönlerine, yetersizliklerine odaklanmanı söylesem ne dersin? Belki şunu sorabilirsin: ‘Zayıf yönlerimin neler olduğunu görüp onları düzeltmek için mi?’ Ya da belki, ‘Zayıf yönlerimizi bilirsek, onlarla ilgili konulara hiç bulaşmayız. Böylece hayal kırıklığı da yaşamayız’ diye düşünebilirsin. Ama ben daha farklı, ilk başta sana belki saçma gelecek bir nedenden dolayı bunu söylüyorum.
Zayıf yönlerimizi tespit edip onlara odaklanmak, onları değiştirmeye çalışmaktansa onları oldukları gibi kabul edip Tanrı’nın hizmetinde onları kullanmak en doğru yöntemdir.
Kutsal Kitap insanların Tanrı’ya güçlü yanlarıyla değil, zayıf yanlarıyla hizmet etmesini istiyor. İnsan mantığına pek uygun görünmüyor değil mi bu? Ama Tanrı’nın bilgeliği insanınkinden farklıdır. Hem de bazen taban tabana farklı.
Kutsal Kitap’ta Aziz Pavlus, kendisine verilmiş bir dikenden söz eder. Bu onun bir zayıf noktasıdır. Pavlus’un sözünü ettiği bu zayıf yönü neydi, tam olarak bilmiyoruz. Belki bir hastalık ya da fiziksel bir eksiklik. Kimbilir belki titrekti, belki de dili peltekti. Sorunu her ne idiyse, Pavlus, bu dikeni kendisinden alması için Tanrı’ya üç kez yalvardığını anlatır.
Gururlanmayayım diye bana bedende bir diken, şeytanın bir meleği verildi. Bundan kurtulmak için Tanrı’ya üç kez yalvardım. Ama O bana, “Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm, güçsüzlükte tamamlanır” dedi. İşte, Mesih’in gücü içimde bulunsun diye güçsüzlüklerimle sevinerek daha çok övüneceğim. Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, (…) sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm.
Fiziğimizin ya da mizacımızın güçlü ve etkileyici yanlarının bizde gurura, kibre yol açtığını Pavlus çok iyi biliyordu. Ve dindar bir insanın, yaptığı her şeyi (kendi adı için değil) Tanrı adına ve Tanrı’nın yüceltilmesine hizmet etmek için yapması gerektiğini Tanrı ona öğretmişti: “Mesih’in gücü güçsüzlükte tamamlanır. (…) Mesih’in gücü içimde bulunsun diye”.
Ne zaman güçsüzsem o zaman güçlüyüm
Metinde Elçi Pavlus , ‘Şeytan’ın bir meleği” (yardımcısı) ifadesini kullanır ve bununla kastettiği, zayıflıklarımız yoluyla Tanrı’nın şeytanın planlarını bozduğudur. Bir Mesih izleyicisinin kendi eksik yönleri ve zayıflıklarının bilincinde olması Tanrı’nın istediği bir şeydir. Tanrı, insanda Mesih’in gücünün görünür olmasını, “tamamlanmasını” ister. Başka bir deyişle nerede bir Hristiyan’ın bir konudaki zayıflığı söz konusuysa, orada Tanrı’nın belirlediği bir amaç vardır. Bu zayıflıklar bir tesadüf değildir.
Pavlus’un zayıflığının amacı, hedefi şunlardı: Onun alçakgönüllülüğünü sağlamlaştırmak ve Mesih’in gücünü göstermek. Bu nedenle Tanrı Pavlus’un, bu zaaflarıyla birlikte yaşayacağını söyledi ona.
Bu Yıl İçin Kendine Bir Hedef Koy
Senin bu yıl için hedefin ne? Umarım mütevazı olmak ve hayatında Tanrı’nın etkin olmasına izin vermektir. Eğer hedefin bunlarsa, stratejin de şu olmalı: Zayıflıklarını tespit et ve onları kullan.
Peki ne demek bu? Bir yandan, bu bizim “iyi olmadığımız konularla ilgili olarak Tanrı’ya ve insanlara şikayet etmeyi bırakmamız demek. Bir yandan da, zayıflıklarımız yoluyla Mesih’in yüceltildiği deneyimler yaşamayı ummalıyız anlamına geliyor. Biz zayıflığımızı yenmek için elimizden gelen her şeyi yapmışızdır ama üstesinden gelememişizdir. Bu Tanrı’nın isteğidir. Genetik ya da sonradan edinilmiş bir şekilde, bazı konularda yetersiz, zayıf, eksiğizdir. Pavlus bu zafiyetinin yok olması için Tanrı’ya yalvardı ama Tanrı hayır dedi. Yani er ya da geç biz de, eksikliklerimizden mutlaka kurtulmak için dua etmek yerine, onları Tanrı’nın istediği şeyler olarak kabul etmeliyiz. Tanrı’nın, onları bize alçakgönüllü olmayı öğrenmemiz ve Mesih’in yüceltilmesi için verdiğini anlamalıyız.
Bu Benim İçin Ne Demek?
Örneğin çok kitap okumak istese de, hızlı okuyamayan bir Hristiyan’ı düşünün. Bu eksikliğini yenmek için yıllarca uğraşmış, özel kurslara gitmiş, teknikler öğrenmiş olsun. Zaafını yenmek için gösterdiği onca çabadan ve duadan sonra hâlâ ciddi bir ilerleme gösteremiyorsa, bunun anlamı Tanrı’nın onun için istediği şeyin bu olduğudur. Tanrı’nın onun için planları arasında, hızlı ve çok kitap okumak değil, yavaş, derinlemesine, az ve öz kitap okumak vardır.
Güçlü yanlarınıza odaklanmayın. Dikkatinizi zayıf yönlerinizi tespit edip onları kullanmaya verin.
Tanınmış Hristiyan ilahiyatçısı John Piper’ın böyle bir zayıflığı vardı ve o, bunun Tanrı’nın onunla ilgili iyi iradesinden kaynaklandığını anladı:
Zayıflıklarımı tespit edip kullanmak benim için öncelikle bunun Tanrı’nın bir tasarısı olduğu, şikayet etmeyi bırakmam ve okuma aşkımı Mesih’i yüceltmekte kullanmam gerektiği anlamına geliyordu. Madem ki yavaş okumak zorundaydım, okuduklarımı derinlemesine okumaya çalışmalıydım. Yavaşlığımı kullanacaktım. İsa’ya dua edip, benim yavaşlığımı hızdan daha verimli kılarak kendi gücünü tamamlamasını dileyecektim ondan.
Sen de zayıflığını kullan
Mesih, gerçekten de amacını gerçekleştiriyor. Bizim zayıflıklarımız yoluyla adını yüceltiyor. Ve bunu bizim ezilmemize, bunalıma girmemize ya da aşağılık kompleksine kapılmamıza izin vermeden, bizi koruyarak yapıyor.
Dolayısıyla bu yıl sen de, güçlü yanlarını keşfetmeye odaklanma. Zayıflıklarını tespit edip onları kullanmaya yoğunlaş. Tanrı bu zayıflıkları sana boşuna vermedi. Eğer duaların ve çabalarına karşın zayıflıkların hâlâ seni terk etmiyorsa, Mesih sana bir şey söylüyor demektir: “Lütfum sana yeter. Çünkü gücüm güçsüzlükte tamamlanır.” Zayıf yönlerini bilinçle kabul et ve kullan onları. Tanrı’nın senin zayıf yönlerini kendi gücünü göstermekte kullanmasına izin ver. Zayıflıklarını boşa harcama.