Sevgi – Herkesin ona ihtiyacı var!

İnanç

Bugünkü yaşamlarımızda, yeryüzündeki her bir insan için en büyük arzulardan biri “sevmek ve sevilmek” tir. Popüler müzik yazarları ve şairler yüzyıllarca tekrar tekrar sevgi hakkında eserler yazdılar. Bilimsel araştırmalar bile çoktan beridir kabul ediyor ki, sevgi insan varoluşunun temel bir ön koşuludur. Abraham Maslow, Psychological Review adlı bilimsel dergide yayımlanan 1943 tarihli  “İnsan Motivasyonu Üzerine Bir Teori” adlı makalesinde, insan ırkının bütün üyelerinin yaşamlarında bir “ait olma duygusu” deneyimine gerek duyduklarını söylemişti. Tipik olarak, sokaktaki adam ya da kadın tarafından, bu “ait olma duygusu”na sevgi adı veriliyor. Dolayısıyla, bir insanın kişiliği ister müziğe, ister şiire ya da bilime daha yatkın olsun, hemen herkes kabul edecektir ki hepimiz bir sevgi ve ait olma duygusu bulabileceğimiz bir yerin arayışı içindeyiz.

Başkalarıyla daha yakın olma gereksinimini, kulüp, dernek gibi yerlerde ve belki iş arkadaşlıklarında arayabiliriz. Meslek örgütleri, spor takımları ve dini gruplar da insan sevgisini, diğer insanlarla derin kişisel dostluklar yoluyla bulmamıza yardım edebilirler. Ama ihtiyaç duyduğumuz o içten yakınlık en çok aile yapısında, evlilikte, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde ve işine bağlı çalışma arkadaşları arasındaki ilişkilerde bulunur.

Bilinmesi gereken en önemli şey, sevgi ilişkilerinin yaşamda bir ait olma duygusu sağladığıdır.

Türkiye’de, sevgi ilişkilerinin önemi, yakın dostların ve aile bireylerinin kamusal alanlarda kol kola yürümelerinden anlaşılabiliyor. Bir parktaki banklardan birine oturduğunuzda ya da yol kenarındaki bir çay bahçesinin masasında gelen geçeni gözlemlediğinizde, insanların birbirini selamlamak için yanaklarından öptüklerine sık sık tanık olabilirsiniz.

Türkiye’deki büyük şehirlerde de kasabalarda da, açık hava düğünlerinin güzelliği, eşlerin söz vererek bağlandıkları sevgi dolu evliliklere duyulan arzuyu göstermektedir.

Kutsal Kitap’ta Tanrı sevginin önemini vurgular ve ne şekilde bir sevgiye ihtiyacımız olduğunu gösteren bir öykü anlatır bize. Luka 15’te, babasından mirasını almak isteyen bir genç vardı. Ama sorun şuydu ki bu çocuk son derece sorumsuz ve sevgisiz biriydi. Payına düşen mirası vaktinden önce istiyordu ve bu isteğini babasına bildirirken aslında şöyle demiş oluyordu: “Senin ömrün artık fazla uzadı ihtiyar! Keşke ölmüş olsaydın.”

Ve mirasını istemesinin sebebi de, bağımsızlık istemesiydi, kurallar ve sınırlamalar olmaksızın hayatını yaşamak … ve sorumsuzca gülüp eğlenmek istiyordu o!

Böylece istediği mirası aldı ve uzak bir ülkeye gitti. Orada mümkün olan bütün yanlış kararları vererek hep yanlış insanlarla bir arada oldu. Bu insanların onu sevdiğini düşünüyordu. Onun dostu olduklarını sanıyordu ama değillerdi. Ve servetini bu israf dolu hayat sonucunda hesapsızca tüketti.

Ama Luka 15’te bu küçük oğulun, sefahat, ahlakdışı hayat ve günaha düşüşünün iyi bir sonuca vardığını görüyoruz: 17. ayet, “Aklı başına gelince…” diyor.

Ve onu Baba’sına dönmeye yönelten tek gerçek, Baba’sının onu gerçekten seviyor olmasıydı. Ve Baba’sının onu tekrar kabul edeceğine, böylelikle de hayatının kurtulacağına ilişkin umudu vardı. Çünkü Baba’sını tanıyordu.

İyi haber şu ki, Baba’sı oğlunu gerçekten de kabul etti. Oğlunu bağışladı. Ve ona yine onurlu bir makam verdi. Bunun tek nedeni de, Baba’nın oğluna olan sevgisinin hiç değişmemiş olmasıydı.

Kutsal Kitap’taki Yitik Oğul benzetmesinde Tanrı bize yüreğini göstermektedir çünkü bizim Tanrı’mız bu öyküde çocuğun babası olarak görülüyor. Ve bu öykü Tanrı’nın günahkârları gerçekten sevdiğini ve pişmanlık ve imanla ona dönen herkesi, hatta seni ve beni bile, kabul edip bağışlayacağını anlatıyor.

Ancak acı gerçek şu ki bu dünyada mükemmel sevgi bulunamaz.

Bizler günahkâr olduğumuz için, genellikle başkalarını, bu öyküdeki babanın oğlunu sevdiği gibi sevemiyoruz. Gerçek şu ki hiçbir insan kusursuz bir sevgiyle sevemez. Bu aile bireyleriyle olan ilişkilerimiz için de geçerlidir, evliliğimiz ya da arkadaşlıklarımız için de; insanları sevmemiz gerektiği gibi sevemeyiz. Kendimize odaklanırız. Sürekli olarak, başkalarını düşünmek ve sevgiyle onlara öncelik vermek yerine, kendi çıkarımıza olan neyse, bencilce onu yaparız.

Hristiyan inancında bu soruna günah adı verilir. Günahlı bir doğaya sahip olan ve kendi çabalarıyla değil, ancak Tanrı’nın lütfuyla günahlarından arınabilen insan, Mesih’in kusursuz sevgisini de ancak Tanrı’dan gelen bir armağan olarak şükranla kabul edebilir. Gerçek şu ki, bu dünyada başkalarını gerçek anlamda seveceksek, bencilliğimiz ve ben-merkezliliğimizin üstesinden gelmek için Tanrı’nın yardımına ihtiyacımız olacaktır.

Kutsal Kitap’ta Tanrı kendini sevgi olarak adlandırıyor (1 Yuhanna 4:16). O kusursuz biçimde sever. Ve Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın hepimizi sevdiği çok açıktır: “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun” (Yuhanna 3:16). Ve bizim bu günah dünyasında kusursuz bir sevgiyle sevmemiz olanaksız olsa da, Tanrı bizimledir ve O’na iman edip güvenen herkese yardım edeceğinin sözünü veriyor. Tanrı’nın sevgisi, bu dünyada diğer insanları daha iyi sevmek isteyen herkese uzanıyor.

Demek ki, başkalarını O’nun istediği şekilde sevmeye, Tanrı’nın yardımıyla başlayabiliriz. Daha iyi sevebilmek için Mesih’ten yardım istersek, evlilikte, iş arkadaşlarımızla… herkesle olan sevgi ilişkilerimizde daha başarılı olabiliriz! Ne iyi ki Tanrı’nın sevgi konusundaki yardımı imanlılara her zaman vaat edilmektedir: “Çünkü kendisini hoşnut eden şeyi hem istemeniz, hem de yapmanız için sizde etkin olan Tanrı’dır” (Filipililer 2:13).

Günümüz dünyasında daha çok sevgiye ihtiyaç duyuluyor. Ailemizde daha çok sevgiye ihtiyacımız var. Dostlar arasında daha çok sevgiye ihtiyacımız var. Evliliklerde daha çok sevgiye ihtiyacımız var. Birçoğumuzun insanların otomobil kullanış biçimine ya da davranışlarına öfkelendiği yerler olan yollarda, sokaklarda daha çok sevgiye ihtiyacımız var. Küresel ölçekte, uluslar arasında da daha çok sevgiye ihtiyacımız var. Ve bu konuda Kutsal Kitap’tan çıkaracağımız sonuç şudur: “Sevgili kardeşlerim, birbirimizi sevelim. Çünkü sevgi Tanrı’dandır. Seven herkes Tanrı’dan doğmuştur ve Tanrı’yı tanır” (1 Yuhanna 4:7).


Tagged

1 thought on “Sevgi – Herkesin ona ihtiyacı var!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir