Müşteri Hizmetleri Yetkilisine Ulaşmak

İnanç

Şu saatten sonra kimse bana müşteri hizmetleri yetkililerinin ulaşılmak için var olduğunu söylemesin! Çünkü artık adım gibi eminim ki onlar kendilerine ulaşılmasını istemiyor.Tam bir şirketin müşteri hizmetleri yetkilisine bağlanıyorum, “O konuya biz bakmıyoruz, şimdi sizi başka bir arkadaşımıza bağlıyoruz, ilk önce sıfıra, sonra bire, ondan sonra da bütün tuşlara aynı anda basın” diyorlar! Arkadaşım, ben zaten seninle konuşana kadar bütün kombinasyonları denedim! Beni azat edin artık, borcumu söyleyin de gideyim…

Bugün bir müşteri hizmetleri yetkilisine ulaşmak için hangi tuşlara basmam gerektiğini şemalarla anlatan bir internet sitesi buldum. Allah razı olsun! Bu insanlar tırnak makası ve sırt kaşıyıcısından sonra en büyük buluşu yapmışlar, haberleri yok!

Birisi sizinle iletişim kurmak istemeyince insanın içine oturuyor. Yüzünüze bakmayan, size sürekli ‘hı hı’ diyen birisine hal-i pür melâlinizi anlatmaya çalışıyorsunuz ya, işte o duygu çok kötü bir duygu.

Daha ciddi bir durumdan bahsedeyim size.

Arkadaşımın başına gelen bir olay bu. Okulundan mezun olacak, alt sınıftan aldığı bir dersi var. Öğretmene durumunu anlatmaya çalışıyor, geçemezse bir daha okuyamayacağını, sınav kâğıdından emin olduğunu söylüyor, kâğıdına bir daha bakıp daha yüksek bir not vermesi gerektiğini öğretmene anlatmaya çalışıyor. O hararetli hararetli konuşurken öğretmenin de yanındaki misafirine dönüp bir şeyler söylediği, çocuğun dediklerini dinlemediği bir an hatırlıyorum. O an, çocuğun dünyasının başına yıkıldığı andı. Bir insanın çaresizliğinin başka bir insanın iletişimsizliğinden kaynaklanıyor olması akıl alacak gibi değil.

Bunun aynısının hastanede sizin, eşinizin, çocuğunuzun başına geldiğini düşünün.

İletişim yaşatır, iletişimsizlik öldürür.

Tanrı’nın böyle yapmadığını düşünüyorum ben. O bizi dinlemek konusunda o kadar istekli ki! Ve bizim de onu dinlememizi arzuluyor. Kutsal Kitap’taki mezmurlardan birinde,Bana seslenince onu yanıtlayacağım, sıkıntıda onun yanında olacağım, kurtarıp yücelteceğim onu” diyor Tanrı.

Mezmur yazarı, Tanrı’yı iyi tanıyordu. Bu ayetler onun Tanrı’yı dinlediğini ve Tanrı’nın onu kurtarmak için hazır beklediğini gösteriyor.

Ya da şu ayetlere bakın: “Kadın emzikteki çocuğunu unutabilir mi? Rahminden çıkan çocuktan sevecenliği esirger mi? Kadın unutabilir, Ama ben seni asla unutmam.Tanrı’nın beni düşündüğünü, beni gözlediğini, hayatımla ilgilendiğini düşünmek duaya bakış açımı etkiliyor.

Tanrı iletişim kurmak, yardım etmek, duymak, dinlemek, cevap vermek konularında biz insanlar gibi davranmıyor. Dua bir iletişim yöntemidir, Tanrı’yla konuşmaktır. Ve siz dua ettiğinizde, bir bakıma, “telefon etmiş” olursunuz. Eğer Tanrı o şirketlerin müşteri hizmetleri yetkilisi gibi ulaşılmaz olmayı tercih etseydi dünya üzerinde kim ona ulaşılabilirdi ki.

Bir şirket ile eninde sonunda bağlantı kurarsınız. Olmadı, şirketin sahibine kadar yolu var. Peki ya Tanrı görüşmek veya yanıtlamak istemeseydi? Ya kendi sözünü dünyaya indirmemiş olsaydı, onun düşüncelerini nereden bilecektik?

Aslında duanın önemini tam olarak anlayamıyoruz; çünkü Tanrı’nın bizden yüz çevirdiğini görmedik. Duada söylediklerimize her zaman kulak verildi, bizimle her zaman konuşuldu. Bu durumu kendi insani durumumuzla karşılaştıralım mı? Çocuğunuzun size sürekli soru sorduğu zamanları düşünün. Genellikle, bir yerden sonra onu dinlemeyi, sorularına cevap vermeyi bırakırsınız. Eşiniz konuşurken de böyledir bu, bir arkadaşınız konuşurken de. İnsan, artık sıradan kabul ettiği sesleri duymakta ağır davranır; onları geriye itmeye, ötelemeye meyillidir.

Tanrı öyle değil. O, dünyada kendisine seslenen, ona inanan veya inanmayan, seven sevmeyen herkesi duymak ve yanıtlamak istiyor.

7 milyar insandan bahsediyoruz. Maddi dertlerinizden manevi dertlerinize, sevdiğiniz birinden ayrı düşmenin yol açtığı depresyonunuzdan, istediğinizi alamadığınız için yaşadığınız hayal kırıklıklarınıza kadar her konuda o sizi duyuyor ve size yanıt veriyor. Nasıl yanıt verdiği, ne zaman yanıt verdiği ayrıca konuşulabilir. Ama yanıt veriyor. Eğer dinlerseniz, dikkat ederseniz bunu göreceksiniz.

Tanrı insan gibi duymaz, insan gibi dinlemez, insan gibi yanıt vermez. O her şeyi bütün ayrıntıları ve incelikleriyle duyar, bizi büyük bir ilgiyle dinler ve yanıtlar. Bu yanıt ne fazla erken ne de çok geç gelecektir. Ancak duaya, yani Tanrı ile konuşmaya ve onu dinlemeye zaman ayırmak lazım. Çünkü bu harika bir armağan. Değerini pek bilmediğimiz bir hazine. İsa, Tanrı’yla iletişim kurmamızın önemini İncil’de şu sözlerle anlatıyor: “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse yılan verir? Sizler çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanızın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği kesin değil mi?”

Ayetin sonundaki soruya vereceğiniz yanıt duaya olan inancınızla doğru orantılıdır. Tanrı ile konuşun; o sizi dinlemek için bekliyor.

Ne dersiniz, şimdi bir “telefon konuşması” yapmak için en uygun zaman değil mi sizce de?


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir