Anneler Günü’nde Annen İçin Yas Tutuyorsan Bunları Hatırla

İnanç

Anneler Günü benim için zor geçiyor, çünkü annemin öldüğü gün anneler gününe çok yakın bir tarihti ve yas tutmakla geçti. Hatta geçen yıl ölüm yıl dönümü tam da Anneler Günü’ne denk geldi.

Üvey babam, telefonda kötü haberi verdiğinde nefesim kesildi. “Şaka mı bu?” diyebildim sadece. Bu haberi bir daha duyacağımı hiç tahmin etmiyordum. Beyin kanseri. Yine mi? Nefret ettiğim bir hastalıktı bu. On yıl önce babamı elimden almıştı ve bir yıl sonra annemi de bu hastalık yüzünden kaybettim.

8 Mayıs 2014 gününün ilk saatlerinde annem son nefesini verdi. Onu son görüşüm, cenaze görevlileri tarafından bir sedyeyle evinden çıkarılışı oldu. Tanıdığım en harika insanlarından birinin elli sekiz yıllık ömrünün sonuydu bu.

Annelerin harika bir özelliği var. Çoğumuz için onlar, sınırsız bir sevgi kapasitesine sahiptirler –sadece Tanrı onlardan daha çok sevebilir. Onun desteğini hep arkamda hissederdim, büyüdüğümde de, o kapıdan içeri girdiğinde hep mutlu oldum –yani, büyük bir kabahat işlemediğim zamanlar.

Ama son üç yıldır gelmiyor. Ne zaman biraz uzunca bir süre onu düşünecek olsam, gözümden yaşlar boşanıyor. Bu konuyla iyi başa çıkabildiğimi söylemek isterdim ama çıkamıyorum. Anneler Günü benim için zor geçiyor, çünkü annemin öldüğü gün anneler gününe çok yakın bir tarihti. Hatta geçen yıl ölüm yıl dönümü tam da Anneler Günü’ne denk geldi.

Her ölüm zordur gerçi, ve hiçbir yas da bir diğerinin aynısı olamaz, ama bu son üç yılın bana, nereye yönelmem ve neyi yapmamam gerektiğiyle ilgili öğrettiği bazı şeyler oldu.

1. Öfke en büyük düşmanın olabilir

Daha otuz üçüme geldiğimde hem babamı hem de annemi kaybetmeme izin verdiği için Tanrı’ya öfkeliydim. Öfkelenmek kolaydır ama kimseyi geri getirmez. Aslında, öfkelendiğin zaman kendini karanlık bir yerde yapayalnız bulursun.

İncil’de (Matta 5:4) İsa, “Ne mutlu yaslı olanlara çünkü onlar teselli edilecekler” diyor. Bunun sadece bir İncil ayeti olduğunu ve kendini hiç de teselli bulmuş gibi hissetmediğini söyleyebilirsin. Ama unutma ki yas tutmak bir süreçtir ve hiç bir zaman rahat bir süreç değildir. İsa’nın vaat ettiği şu: Eğer öfke duymaktan yas tutmaya doğru yönelirsek, O’nun tesellisini bulacağız.

2 . Kendinle baş başa kalma

Yaptığım bir diğer büyük hata, kendimi soyutlamaktı. Eğer yas sürecindeysen pencereni kapatıp her şeyle ilişkini kesmen kolaydır.

Yalnız yaşamak hiçbir zaman bizim için uygun bir durum değildir – özellikle de yaslı zamanlarımızda. İsa, Lazarus’un kız kardeşleri yas tutarken yanlarındaydı (Yuhanna 19:26-17). Çarmıh üzerindeyken, bir öğrencisini görevlendirerek, annesinin yalnız kalmamasını sağladı (Yuhanna 19:26-27). Bir yakınımızı kaybettiğimizde her zaman yanımızda başka insanların olmasına ihtiyaç duyarız.

Kendini üzgün ya da yalnız hissettiğinde birinin seninle kalmasını istemekten çekinme. İnsanlar birbirlerinin düşüncelerini okuyamaz ve sen onlara ulaşmadıkça senin duygusal durumunu anlayamazlar. Yapabileceğin en sağlıklı hareket, duygularını ifade etmek, konuşmak.olacaktır.

Ve eğer yas tutmakta olan birini tanıyorsan, ona el uzatmaktan korkma. Hiçbir zaman söylenecek en güzel sözleri bilemezsin –bilmeyi de beklememelisin- ama sadece orada olman bile her şeyden daha anlamlı bir mesaj olacaktır.

3. Eğer başa çıkmakta zorlanıyorsan, profesyonel yardım ara!

“Aman aman, tımarhaneye git deme bana!” Zihin sağlığı konusuyla ilgili bu tür eski moda yaklaşımlar senin için en kötü tuzak olabilir.

Dünyan ne kadar karanlık ve karmaşık bir yere dönüşürse, iyileşmeye giden yol da o kadar zorlu olacaktır. Eğer bir psikologla görüşmekten kaçınırsan, yıkıcı ve negatif düşünce kalıplarının senin doğal halin olmasına yol açıyorsun demektir. Psikologlar çoğu zaman, düşünce kalıplarını tanıyabilmene yardım ederek sana sağlıklı düşünce biçimini gösterebilirler.

Profesyonel yardım istemek seni “deli” ya da “kaçık” yapmaz, hele de zor bir zamandan geçmekteysen. Bir psikolog, yas tutarken ya da acıyla başa çıkmaya çalışırken sağlıksız düşünce biçimlerine götürecek düşünce kalıplarından uzak durmana yardım edebilir.

4. Başkalarıyla sevgini paylaş

Benim psikoloğumun bana söylediği şeylerden biri de başka insanların hayatlarına değer katmamdı. Başka insanlar değersiz diye değil, ama bunu yaptığında onların günü daha aydınlık hale geleceği için. Huzurevlerine giderek hasta ve yaşlı insanları ziyaret edebilirsin. Bulunduğun şehirdeki aşevi ve benzeri kurumlar gönüllü yardımından çok memnun olacaklardır. Muhitinde karşına çıkabilecek hizmet fırsatları sandığından daha fazladır.

5. Umut etmekten vazgeçme!

Bir yakınını kaybettiğin zaman, onun arkasından yas tutarken umut belki de teleskopla bile görünmeyecek kadar uzakmış gibi gelebilir sana. Kendini öyle bir durumda hissedersen, Tanrı’nın vaadini hatırla: Tanrı sıkıntıdakileri teselli etmemiz için sıkıntımızda bize teselli verir.

Hayatının karanlık dönemlerinden geçerken sana yol gösterecek bir ışığa ihtiyacın vardır. Dünya’nın Işığı olan İsa bu karanlık vadide senin rehberin olsun. Tanrı’ya duyduğun öfkeyi bir yana bırak ve O’nun sözlerini duymaya çalış. Sana tahmin ettiğinden çok daha yakın olduğunu fark edeceksin.

Annemi kaybedişimden bugüne kadar olan üç yılın son derece zor geçtiğini kabul ediyorum; İsa’ya olan imanım olmasaydı asla başaramazdım. Eğer anneni – ya da senin hayatında özel yeri olan birini- kaybettiysen, unutma ki Tanrı hâlâ seni önemsiyor ve senin gözyaşlarını silmek istiyor.

Hristiyanlar olarak bizler, İsa’nın ölümden dirilişi sayesinde ölümün bizim üzerimizde son sözü söyleyemeyeceğinden eminiz. Bu iyi bir haber ve bunu bilmek bizi bekleyen sevincin (Vahiy 21:1-7) sadece başlangıcı.

Yazan. Mike McMillan


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir