Yapay Zekâ: Masum Bir İcat Mı Yoksa “Günah” Mı?

Sosyal Yaşam

Yapay zekâ teknolojisinin getirmiş olduğu ve getireceği olgulara da dikkat çekmek lazım. İnsanlık tarihinin teknolojik ilerleme aşamalarına baktığımızda özellikle 2000 yılından bu yana ilginç bir hız gözümüze çarpıyor. Elbette bu olağanüstü hızın belli sebepleri vardır ve bunlar üzerinde düşünmek de iyi bir beyin egzersizi olabilir.

“Yapay zekâ” terimi yaygın olarak son bir buçuk iki yılda kullanılmaya başlandı. Ama insanlık tarihinin yapay zekâyla tanışıklığı aslında o kadar yeni değil. Adı yapay zeka olmasa da geçmiş zamanlardan bu yana insan aklını örnek alarak geliştirilen fikirler ve makineler var. Bu fikirler ve makineler aynı mantıkla geliştirildi: “İnsan gibi tepki verecek ya da insan gibi karar alıp uygulayacak bir şey nasıl üretilebilir?” sorusu etrafında geliştirilen bir süreçten bahsediyoruz.

Yunan mitolojisi ve Yapay Zekâ

Biliyor musunuz, Yunan mitolojisinde bile insan davranışlarını taklit eden mekanik insanlardan bahsediliyor! Olimpos sakinlerinden demirci tanrı Hephaistos, “otomatonlar”, yani kendi kendine hareket eden metal robotlar yapıyor. Anlaşılan yapay zekâ arayışının tarihi bu kadar eski dönemlerde başlamış. İlk bilgisayar üretildiğinde de aynı mantık ortaya çıkıyor. İlk dönemlerde insanlar bilgisayarları “mantığı olan makineler” olarak adlandırmışlar. Bugün gelinen noktada ise artık robotların ve makinelerin insanın yerini almaya başladığını, insanın düşünce yapısını örnek alarak düşünme -karar alma-, yönetme ve uygulama süreçlerine geçtiğini görüyoruz.

Bir başka ilginç nokta da, büyük devletlerin politikaları da “yapay zekâ” üretimine odaklanması. Yapay zekayı kontrol altına alan devletlerin gücü ve parayı da eline alabileceği anlayışı hakim. Bu yüzden büyük devletler bu konuda ciddi bir araştırma ve geliştirme sürecini yönetiyorlar.

Ünlü uzay araştırmaları şirketi Space X’in CEO’su Elon Musk, bu konu üzerinde birçok araştırmalar yapıyor ve aynı zamanda bir yapay zeka şirketinin sahibi. Musk yapay zekânın uygarlık tarihinin karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike olabileceğini belirtiyor ve aynen şu cümleyi kullanıyor: “Robotlar sahte haberler ve basın duyuruları yayınlayarak, e-posta hesapları dolandırıcılığı ve bilgi manipülasyonuyla bir savaş başlatabilir. Kalem kılıçtan daha keskindir.”

Aslında Musk, bu açıklamasında hepimizin görebileceği gibi üçüncü bir dünya savaşı riskinden bahsediyor. Bunları söyleyen Musk’ın bir de yapay zeka şirketinin olduğunu bilmek işi daha da ilginçleştirmekte. Çünkü Musk, bu sözleri söylemesine rağmen halen yapay zekânın gelecekte tehlikeleri ile beraber büyük avantajları olacağına inanıyor. Gerçekten ilerleyen zamanlarda bu icadın olumlu-olumsuz sonuçları ile daha çok karşılaşacağız. Zaman bize yapay zekânın insanlık tarihine hangi faydaları sağlayacağını ve hangi zararları vereceğini gösterecektir.

Dindar insanlarsa yapay zekâ üretmenin “günah” olduğunu, insanın kendini Tanrı yerine koyarak insan benzeri bir şey ortaya çıkarmaya hakkı olmadığını düşünme eğiliminde.

Kendi Suretimizde İnsan Zekâsı Yaratalım

Tevrat’taki öyküyü çoğumuz biliriz. Tanrı insanı “kendi suretinde (benzeyişinde)” yaratır ve onu birçok üstün nitelikle donatır. Ona önemli sorumluluklar da yükler. Tanrı’nın insanı “kendi benzeyişinde” yaratmasını, ona akıl ve irade vermesi olarak açıklayanlar çoktur. Ama insanlar, yani Adem ve Havva, bu aklı ve iradeyi hiç de sorumlu biçimde kullanmaz ve Tanrı’ya başkaldırır. “Tanrı’ya benzer” yaratıldıkları halde bununla yetinmeyip, “tanrı gibi” olmak isterler. Aradaki fark ne midir? Belki de bu, Tanrı’dan bağımsızlıklarını ilan etmeleri olarak yorumlanmalı.

Adem ve Havva, bu trajik hata ile, bu ilk günah ile, hem kendi başlarına, hem de doğacak çocuklarının, torunlarının ve bütün evrenin başına bir sürü sorun açmış olurlar. Bu ilk günahın olumsuz etkileri çağlar ve kuşaklar boyunca bütün insanları ve bütün evreni etkisi altına alır. İncil, İsa’nın dünyaya gelmesinin nedenini de, Tanrı’nın bizi bu durumdan kurtarma planı olarak açıklıyor. Bu da insanın içinde sadece kötü değil, iyi bir yan da olduğunun göstergelerinden biri aslında.

Yapay insan zekâsı yaratmaya çalışmak

Bizler, Adem ve Havva’nın “günahkâr” torunları, şimdi hâlâ onların düştüğü söylenen hataya düşüyor gibiyiz; ilginç değil mi bu? Öyle ya, biz de onlar gibi, Tanrı’nın bize verdiği “ilahi” aklı, kendimizi ilahlaştırmak için kullanıyoruz bir bakıma. Yapay insan zekâsı yaratmaya çalışmak bu değil de nedir?

Din kitaplarının “günah” diye tanımladığı kötülük, maalesef bugün bile insanları etkisi altına almaya devam ediyor. Öyle ki, -pekâlâ birçok olumlu uygulaması da olabilecek olan- yapay zekâ üretmek, insanların işlediği başka birçok günahın yanında çok masum kalıyor. Kadim metinlerde ilk insanın bir hatası yüzünden yaratılışa sızdığı anlatılan büyük tehlike, yani insanın kötülüğe olan eğilimi, yani “günah”, bugün de mevcut. Ve galiba yapay zekâdan çok daha büyük bir tehlike.

Evet, yapay zekânın yol açabileceği tahribatları henüz bilmiyoruz. Ama “günahın”, kötülük eğilimimizin insan ve dünya üzerinde yol açtığı zararlar ortada. İnsanlık tarihinde hiçbir şeyin bunun kadar zararlı olmadığını söyleyebiliriz. Adem’in o büyük ilk günahı dünyayı ve insanın içindeki iyilik özlemini yok edemediyse, Tanrı gerçekten de dünyayı kötülükten kurtarmak için bir şeyler yapmış olmalı. Bu demektir ki aynı Tanrı, yapay zekâ tehlikesi için de bir şeyler yapabilir!


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir