Tanrı sadece bireyler için değil, bütün insanlık için bir amaç güder. O, varoluşumuzu kutsal bir amaç bağlamında görmemizi istiyor. Hayata umut ve sevgi penceresinden bakmak bizlere bir amaç verir. Ancak bir amaç ile yaşamanın da zorlukları vardır.Varoluşun anlamı ne? Neden yaşıyorum?
İnsan olmamız bizi diğer canlılardan büyük ölçüde farklı kılıyor. Ruhumuzun derinliklerinden gelen bu anlamlı soruyu cevaplandırmak pek kolay değil. Her insanın kendi yaşam koşulları var bu nedenle hiçbirimizin yolculuğu diğerinin aynısı değil. “Neden buradayım?” sorusuna cevap aradığımız her an kendimizi başka bir katman veya seviyede bulacağız.
Hristiyanlar, bu tür soruları cevaplarken Tanrı’nın sadece bireyler için değil, bütün insanlık için bir amaç güttüğüne inanırlar.
İlahi bir ilişki ve amaç için yaratıldık
İnsanlar takdir edilmeye, sevilmeye ve önemsenmeye derin ihtiyaç duyarlar. İlişki kurmak isteriz. Tanrı da bunu istiyor. Tanrı’nın insanlarla derin bir iletişim kurma isteğini bilmek Hristiyanların kalplerine huzur verir.
Hristiyanların Tanrı’nın amacı hakkında ne düşündüğünü anlamak için atılacak ilk adım Yaratılış hikâyesini okumaktır. Kutsal Kitap’ın ilk sayfaları Tanrı’nın dünyayı nasıl yarattığıyla ilgili genel bir bilgi sağlar. Bu ayetleri her okuduğunuzda da bütün gücü ve bilgeliği elinde bulunduran ve yarattığı insanlarla iletişimde olmayı çok isteyen kutsal bir Tanrı figürünü göreceksiniz (Örneğin Yaratılış 1:1-2 ve 1.Samuel 12:22).
Çünkü Tanrı bizi burada, yanında istiyor. Varoluşumuzu kutsal bir amaç bağlamında görmemizi istiyor. O, canlı ve cansız bütün yaratıkları sözüyle var etti. Ama insanları topraktan yarattı. Kendi nefesinden üfleyerek can verdi onlara.
Peki kişisel yaşamlarımızdaki amaç ne?
Neden buradayım? Hayatta neler yapmalıyım?
Bu sorular kafamızı allak bullak edebilir. Çok açık uçlu ve korkutucu görünen ve bizi yaşamımızdaki en basit ve belirgin amaçlara karşı kör edebilen sorular bunlar.
Nerede olduğumuzu ve neye sahip olduğunu bilmek, hayat amacımızı keşfetmek için attığımız bir adımdır. Önemsiz bir cümle gibi görünse bile, bir tür devrim başlatabilecek niteliktedir aslında. Büyük gerçeklikler sıradan, günlük görevlerimizle mücadelede gizlidir. Her zaman verilmeyeceğinin farkında olarak her anın armağanını almalı ve dolu dolu yaşamalıyız.
Biz insanlar, diğer yaratıklara göre eşsiz değiliz; aksine, birbirimize göre eşsiziz. Her vücudun kendine göre DNA yapısı vardır. Bir bireyin genetik yapısı, geçmişi ve deneyimleri bir araya gelerek başka bir bireyden tamamen farklı bir dizi beceri ve yetenekler, güçlü, zayıf yönler ortaya çıkarır. Bu tarz diziler de insan türü için gereklidir. Bir kişi kendi kişisel çağrılarına uygun yaşamazsa, Tanrı’nın tasarısı bütünüyle yerine getirilmemiş olur.
Hayatımızın amacını nasıl bulabiliriz? Bu sorunun tek bir cevap olmasa da Tanrı’nın bu konularda aydınlatıcı sözleri vardır:
-
İnsanlara karşı ya da bir şeyi yapmaya olan yükümlülüklerimiz Tanrı’dan gelen çağrılardır. Bu, Tanrı’ya olan sorumluluğumuzdan daha çok Tanrı’nın bizim aracılığımızla yaptığı bir şeydir.
-
Armağanlar/Yetenekler. Tanrı hepimize, kilisesini oluşturmamız için ruhsal, dünyaya katkıda bulunmamız için de fiziksel armağanlar vermiştir. Sahip olduğumuz hediyeler ve yetenekler sayesinde Tanrı’nın bize ne kadar yardım etmek istediğini anlarız.
-
Tanrı bize farklı şekillerde kaynaklar sunar; maddi kaynaklar, finansal kaynaklar, nüfuz, zaman, bilgelik gibi. Hangi kaynağa sahip olursak olalım Tanrı bizim cömert olmamızı ister. (2.Korintliler 9:6-11).
-
Hırslar/Tutkular. Hırslar ve tutkular Tanrı’dan gelebildiği gibi şeytani güçlerden ya da farklı sebeplerden de kaynaklanabilir. Bu yüzden, çetrefilli bir durum bu. Fakat Hristiyanların bütün arzularını yok etmeleri şeklinde yanlış bir inanış da mevcut. Tutkular yozlaştırabilir de faydalı da olabilir. Tanrı bizim tutkularımızla da ilgilenir: “RAB’den zevk al, O senin yüreğinin dileklerini yerine getirecektir” (Mezmurlar 37:4). Tanrı bir şeyleri başarmamız için bize sağlam bir motivasyon kazandırıyor. Tutkularımızı yaratmasının nedeni bu.
-
Fırsatlar. Tanrı’nın hayatımıza derinden müdahale edip bizim için fırsatlar yarattığına inanıyoruz (Romalılar 8:28; Luka 12:6-7). Tanrı size bir fırsat tanıyorsa bu bir amaç içindir.
-
İhtiyaçlar. Şefkat başkalarının sıkıntılarını hissedip ona göre davranmaktır. Kutsal Ruh Hristiyanların içindeki sevgiyi besler ve büyütür. İsa Mesih’in bizlere davranış biçimidir sevgi. O bize sevgiyle davrandı çünkü bizim de ihtiyacı olanlara böyle davranmamızı istiyor. Bir bakıma, insanların ihtiyaçları Tanrı tarafından bize yapılan çağrılardır.
Bağlılık ve bağımsızlık
Bireysellikten konuşmak bağımsızlık meselesini de beraberinde getirir. Hristiyanlar olarak kendimize dikkat etmek ve bireysel sorumluluklarımızı yerine getirmekle görevliyiz. Aynı zamanda beceri ve yeteneklerimizin de üzerinde durmalıyız.
Ama fazla bireysellik de bencillikle sonuçlanır ve “biz” kelimesine değil, “ben” kelimesine öncelik verir. Hristiyanlar, kişinin ben merkezli bir yaşam sürmesinin, sadece kendi istek ve duygularını önemsemesinin, onu Tanrı’nın planından uzaklaştıracağına inanırlar. İnsanoğlu olarak hareket etmek yerine toplumdan izole olup yalnızlık içinde boğuluruz. Amacımızı da kaybederiz.
Tanrı’nın planına göre “Hayatımda neler gerçekleştirmek istiyorum?” sorusu, “Özel yeteneklerimi başkalarına yardım için nasıl kullanabilirim?” şeklinde değişir.
Yine insan bedeninden örnek verelim: Vücudun bir uzvu çalışmayı durdurursa beyaz kan hücreleri durumu telafi etmek için uğraşırlar. Bir uzuv bedene fayda sağlamayı kestiği an bütün beden zarar görür.
Kendi bireysel amacımızın yaşamı ve insanlığı daha iyi bir hale getirmesi gerektiğini düşündüğümüzde yaşamımızın yönü değişir.
Acının amaca nasıl bir katkısı olabilir?
Bir amaç ile yaşamanın zorlukları vardır. Örneğin biz planlar yaparken hayat karşımıza başka bir problem çıkarabilir. Büyük bir trajedi hayatımızı mahvedebilir. Hastalıklar hayallerimizi gerçekleştirmemize engel olabilir. Herhangi bir kaza fiziksel engele sebebiyet verebilir.
Bazen de mutsuzluk kronik bir hal alabiliyor. Diğer insanlar mutluluk ve sevinçle dışarıda sohbet ederken biz evde kendimizle baş başa depresif ruh halinde olabiliriz.
Acıdan bahsedersek, İsa Mesih’in acımızı bildiğinden ve bizim büyük resme bakmamızı sağladığından eminiz. Bu nedenle Hristiyanlar olarak huzurluyuz. Acı çektiğimiz zaman kendimizi yalnız hissetmek istemeyiz (ki sadece bu doğal eğilimimiz bile neden bir Kurtarıcı’ya ihtiyaç duyduğumuzun kanıtıdır). Tanrı’nın acılarımızı “eğitim” olarak bizlere kazandırdığına inanırız” (İbraniler 2:9-10, İbraniler 2:18, İbraniler 5:8, Yuhanna 16:33).
Kurtuluş, iyileşme ya da barışla ilgili bütün öykülerin geçmişinde büyük acılar vardır. Tabii ki Hristiyanlar da acı çekmek istemezler. Yine de Tanrı’nın varlığı bizlere güç verir.
Büyük Resim
Hayata umut ve sevgi penceresinden bakmak bizlere bir amaç veriyor. Hayatın amacı Tanrı’yla olan derin ilişkimizden ve O’na olan güvenimizden gelir. Bu farkındalık da diğer insanlara hizmet etmemiz için ben merkezlilik bağlarından kurtarır bizi. Hayatımız fırtınaların arasında bile geçse de Mesih’in imanlılarla birlikte olduğunu bildiğimizden dolayı her şekilde kardeşlerimize katkımız olsun diye uğraşırız.