Affetmem Asla Seni

Kişisel Gelişim

Geçen gün, neden bilmem, ‘Affetmek konulu Türkçe şarkılar var mı?’ diye bir soru aklıma takıldı. Ve tabii onu ‘affedememekle ilgili şarkılar var mı?’ sorusu izledi.  Sonra da bunu küçük bir hafıza oyununa çevirmeye çalıştım. Hafızam pek güçlü değil, yeni çıkan şarkıları da eskisi kadar yakından takip etmiyorum. Eminim hâlâ harika şarkılar yapılıyordur ama benim bunlardan ne yazık ki pek haberim olmuyor. O nedenle eski şarkılarla sınırladım kendimi. İki sütunlu bir liste yapmaya karar verdim; listenin bir tarafına affetmeyi salık veren, diğer tarafına ise affetmemeyi yücelten şarkıları yazacaktım.

Boş vermek kolay mı?

Affetmeyi öneren şarkılar tarafına hemen Ajda Pekkan’ın söylediği (Ajda Pekkan söylüyordu değil mi? Yoksa Nilüfer mi?) “Boş ver sen, affet gitsin, aldırma” şarkısını yazdım.

Güzel bir tavsiye! Gerçi, sözlerin devamında “Büyüklük sende kalsın sonunda” deniyordu, ama olsun. Büyüklük bizde kalsın diye ya da başka bir sebeple, affetmenin iyi bir şey olduğunu dile getiren bu şarkıyı alkışlamalıyız. Peki başka? “Affet ne olur beni!” var dedim önce, ama o sayılmazdı. Çünkü affetmenin yararlı bir şey olduğunu söylemiyor bu şarkı. Sadece, pişman bir âşık, sevdiği kişiye yalvarıyor, o kadar. Ben, affetmekten yana sözü olan, bağışlamayı, affetmeyi salık veren şarkılar arıyordum. Var mıydı başka? Dedim ya, hafızam pek güçlü değildir. Belki de o yüzden, aklıma bu türden başka bir şarkı gelmedi. Sizin aklınıza geldi mi?

Tam, “Yine de pek dert değil; çünkü listemin diğer tarafı henüz boş; aklıma, ana konusu ‘affetmemek’, ‘affedememek’ olan şarkılar da gelmiyor” diyecektim ki, hafızamın birden keskinleşeceği tuttu sanki. Bir tanesini mırıldanmaya başlamıştım bile: “Som altından taç olsan, derdime ilaç olsan, affetmem asla seni”.

Şarkı sözü yazarı kim bilir neler yaşamış? Herhalde büyük bir ihanete uğramış, canı çok yanmış. Bunlar sert sözler çünkü. Ben tam bunları düşünürken aklıma, hayal meyal hatırladığım bir başka şarkı daha geliverdi. Eski, arabesk tarzı bir şarkı. Sözleri sanırım şöyleydi: “Seni Allah bile affetmeyecek!” Tanrı’ya atılmış bir iftira olması bir yana, bu şarkının ifade ettiği ruh haline bakılırsa, affetmeyi söz konusu bile edemeyecek kadar büyük bir kin duygusuyla yazılmış olmalı.

Bazen canımız o kadar çok yanar, o kadar yaralanırız ki, Tanrı’yı bile kendi zaaflarımıza ortak etmeye çalışabiliriz.

İnsanlık hali. Ve derken, bir başka şarkı sözü daha hatırladım: “Âhım dağdan taşa yansıyıp sana çarpacak!” Vay be! Ne ahmış ama! İnsanın “Ne çektin sen be abi!” diyesi geliyor bu sözleri işitince. Şaka bir yana, bilirim bu duyguyu. İnsan bir yandan, karşısındaki kişinin pişman olmasını, ondan özürler dilemesini arzu eder, bir yandan da, “özür dilesin ve ben kabul etmeyeyim. Bana ne kadar acı çektirdiğini görsün de o da mutsuz olsun” diye geçirir içinden. Aslında bir çaresizlik durumudur değil mi bu?

Listenin ‘affetmemek’ başlıklı tarafı giderek kalabalıklaştı anlayacağınız. Besbelli ki biz insanlar affetmekten çok affetmemeye, bağışlamamaya eğilimli varlıklarız. Baksanıza şarkılarımız bile öyle söylüyor.

Şarkıların ne suçu var?

Şarkılarda, şarkı sözlerinde kabahat yok aslında. Affedebilmek gerçekten de zor iş. Ben kendi hayatımdan biliyorum. İnsan insanın canını bazen öylesine yakabilir ki, ‘dünya yıkılsa bağışlamayacağım’ deriz, bize haksızlık eden kişiler içtenlikle özür dileseler bile, onları affedemeyeceğimizi düşünürüz. Sanırım hepimizin hayatında böyle deneyimler olmuştur. İyi niyetimizin karşılık görmediği, sevgimize soğuk bir ilgisizlikle cevap verildiği, yaptığımız iyiliklerin değerinin bilinmediği, zor günlerimizde elimizden tutulmadığı durumları hepimiz yaşamışızdır. Affetmek kolay değildir, doğru. Hatta biz insanlar için bunun imkânsız olduğunu, bize haksızlık eden insanları, ne kadar pişman olup özür dileseler de, kendi gücümüzle ve çabamızla affedemeyeceğimizi bile söyleyebiliriz.

Affetmek faydalı mı?

Oysa affedebiliyor olmamız, affettiğimiz kişiden de önce, bizim için gerekli aslında. Kendi iyiliğimiz ve huzurumuz için bu şart. Çünkü kin, öfke, karşımızdakinden çok bize, kendimize zarar veriyor. İnsanın içine acılık hissi veren duygular bunlar. Sırtımızda bir yük oluşturuyorlar ve hayattan zevk almamızı, mutlu olmamızı engelliyorlar. Hayat boyu sırtında taş dolu bir çuvalla dolaşmak gibi. Affetmek öyle değil ama. İnsanı rahatlatıyor.

İşin ilginç yanı; bunu yapmak ne kadar zor görünse de, aslında biz fark etmeden gerçekleşiveren bir süreç söz konusu. İşin sırrı sanırım istemekte: Affetmeyi gerçekten dilediğimizde, bu dileğimiz yerine geliyor. Affetmekte zorlandığım bir insanı nihayet bağışladığımı hissettiğimde, bana iki şey oluyor. Birincisi: bunu nasıl yaptığımı anlamıyorum. Sadece affetmek istediğimi biliyorum. İkincisi de, dediğim gibi, sırtımdan tonlarca yük kalkmış gibi oluyor. Çocuksu bir hafiflik duygusu hissediyorum o zaman ve karşımdaki kişiye bambaşka, gözlerle bakabiliyor, onu daha yakından görebiliyor, sevebiliyorum.

“Dileyin, verilecektir”

Bütün bunları ben yapıyormuşum gibi söyledim değil mi? Yanlış. Ben sadece, affedebilmeyi diliyorum. Ve biliyorum ki bunları bende gerçekleştiren Tanrı’dır. Çünkü bana kalsa, karşımdaki kişiyi affetmektense, hayatımın sonuna kadar şikâyet ederdim. İnsanlara o kişinin bana ne kadar kötü davrandığını (belki de abartarak) anlatıp durur ve güzelim ömrümü kendimi insanlara acındırmaya çalışarak geçirirdim. Hissettiğim acıyı kendime her gün tekrar tekrar yaşatır, somurtur, durmadan homurdanırdım. Tanrı’nın yardımı işte bu noktada devreye giriyor sanırım; ve bizi bütün bu yüklerden kurtarıyor. Bir bahar günü hastaneden taburcu olmuş, temiz havada yürüyüşe çıkmış gibi hissediyorum o zaman kendimi. İsa’nın İncil’deki sözlerini hatırlıyorum: “Dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerde olan Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın” (Markos 11:25-26).

Suçlarımızın göklerde bağışlanması ne mi demektir? Bu sorunun yanıtı bu yazının alanının dışında kalıyor ama şu kadarı söylenebilir sanırım: Biz affetmeyi bilmediğimizde, istemediğimizde, içimizde çözülmemiş düğümlerle, kalbimizde ağırlıklarla yaşamak zorunda kalıyoruz. Ama insanları içtenlikle affetmeyi seçtiğimizde, bunu içtenlikle dilediğimizde, Tanrı bu yardım isteğimizi hemen dikkate alıyor ve kendi affetme yeteneğini bizimle paylaşıyor. Ve bunun gerçekten çok rahatlatıcı bir etkisi var.


Tagged

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir