Kim Bu İsa?

İnanç

İsa, Roma İmparatorluğu sınırları içindeki Yahudiye ülkesinde doğmuş İbrani bir erkek. Büyük olasılıkla sakallı, orta boy ve kiloda, sağlığı yerinde biriydi.

İsa’yı tanımlamak zordur. Onu tanıyorum ama ilk akla gelen, “yüz yüze tanışıp konuşmak” şeklinde değil. Aslında yüz yüze hiç görmedim O’nu, en azından şimdilik. Birçok defa sohbet etmiş olsak da, “Bugün ne yemek yedin?” gibi günlük diyalog tarzında olmadı bu tabii. Aynı şekilde, bana söylediği şeyleri, bir arkadaşımın söylediği bir sözü anlatır gibi anlatamam.

Öyleyse en baştan başlayalım. İsa, Roma İmparatorluğu sınırları içindeki Yahudiye ülkesinde doğmuş İbrani bir erkek. Büyük olasılıkla sakallı, orta boy ve kiloda, sağlığı yerinde biriydi.

İş Hayatı

Okulu bitirdikten sonra dünyasal babası Yusuf’un yanında marangoz olarak işe atıldı. Otuz yaşına bastığında gezgin bir vaiz olma çağrısının ardından giderek Celile, Yahudiye ve çevre bölgelerde vaazlar verdi. Çabucak takipçiler edindi çünkü mucizeler gerçekleştiriyordu, özellikle de insanları iyileştirme alanında. Beş ekmekle binlerce kişiyi doyurduğu, suyu şaraba çevirdiği, fırtınaları dindirdiği, cinleri kovduğu ve ölüleri dirilttiği de oldu. Bunları yaparken de, gerçekleştirdiği mucizelerin, Tanrı’nın gelmek üzere olan krallığının belirtileri olduğunu açıkladı.

Tahmin edilebileceği gibi İsa, kısa sürede dindar çevrenin ilgisini üzerine çekti böylece. Yöneticileri açıkça eleştirmesi ve günahkâr insanlarla vakit geçirmesi önce tepki çekti ve çok geçmeden düşmanlar çoğaldı. Kısa süre sonra insanlar, İsa’nın uzun zamandır beklenen, Tanrı’nın göndermeye söz verdiği özel insan, büyük lider ve kral, yani Mesih olup olmadığını merak etmeye başladılar. Bu durum, özellikle işgalci Romalılar ile, kurulu düzenden çıkar sağlayan Yahudi yetkilileri daha da kızdırdı. Sonunda ondan kurtulmaya karar verdiler.

İsa’nın Tutuklanması

Bu kolay bir iş değildi -en azından Fısıh bayramı gelene ve Yahuda İskariyot adlı bir öğrencisi İsa’ya ihanet edip onu ele verene kadar. Onun yardımıyla Yahudi yetkililer ve Romalı putperest işgal güçleri Fısıh haftasının perşembe gecesi İsa’yı tutukladılar. Tanrı’ya küfür ve Roma valisiyle kukla yerel krala karşı halkı isyana teşvik suçlarından hüküm giydi. Bu davalar sırasında İsa, defalarca şiddete maruz kaldı. İsa’nın arkadaşlarıyla takipçilerinin neredeyse hepsi tutuklamanın hemen ardından kaçtı; ancak bir kısmı daha sonra olayların nasıl geliştiğini gözlemlemek için geri döndü.

Sonlara doğru, vali davayı sürdürmek için yeterli kanıt olmadığından onu serbest bırakmak istedi. Fakat memnuniyetsiz dini liderler İsa’nın ölümünü ısrarla istediklerinden, kalabalıkları devreye soktular. Kendi kariyeri ve konumuyla ilgili kaygılarından dolayı kararsız kalan Romalı vali de sonunda pes etti. İsa, utanç verici bir idam şekli olan, halk önünde çarmıha gerilme cezasına çarptırıldı.

İki suçlu ile Fısıh haftasının cuma günü çarmıha gerildi. Elbiseleri çıkarıldı ve bir haçın üzerine çivilendi. İsa çarmıh üzerindeyken, infazcılarını affetti ve diğer haçlarda bulunan iki mahkûmdan birine, cennette onunla birlikte olacağı sözünü verdikten sonra can verdi.

İsa’nın Ölümü ve Gömülmesi

Ilımlı davranan iki Yahudi konsey üyesi, İsa’nın cesedini haçtan indirerek bir kaya mezarına düzgün şekilde gömdü. Kötü niyetli liderler, mezarı mühürlemek ve kimsenin cesedi çalmadığından emin olmak için valinin izniyle asker tuttular. Bu arada İsa’nın takipçileri tutuklanacaklarından korktukları için şehrin kilitli kapılarının arkasında saklanıyorlardı.

Pazar sabahının çok erken saatlerinde İsa’nın kadın takipçilerinden bazıları İsa’nın mezarını düzenleyip hoş kokular getirmek için mezara geldiler. Ama mezarı boş buldular! İsa’nın bedeni orada yoktu. Bazıları, İsa’nın ölümden dirildiğini ve daha sonra onlarla buluşacağını söyleyen melekler gördü. Daha sonra diğerlerine de haberi duyurmaları için kadınları gönderdiler. Görünüşe göre meleklerle buluşmayı kaçıranlardan biri İsa’nın kendisi ile bizzat karşılaştı ve bu buluşmayı diğer öğrencilere de bildirdi. Ama bu habere hiç kimse inanmadı. Hatta haberi getirenlerle alay ettiler.

Sonra, Mesih Kendini Gösterdi…

Yeni Antlaşma’dan öğreniyoruz ki, İsa kırk gün boyunca pek çok kez takipçileriyle buluşmuş ve bir hayalet ya da ruh değil, kanlı canlı bir insan olarak dirildiğini onlara kanıtlamıştır. Takipçilerinin dirilişe olan inançlarını pekiştirdikten sonra yapmaları gerekeni -yani tüm dünyaya müjdesini duyurma işini- nasıl yapacaklarını anlattı onlara. Kırk gün tamamlalnınca İsa, zamanın sonunda dünyaya geri geleceğinin sözünü vererek, takipçilerinin gözleri önünde göklere yükseldi.

Tarihi Bir Şahsiyetten Daha Fazlası

İsa Mesih tarihi bir şahsiyetten daha fazlasıdır. O bize vaatte bulumuştur ve biz Hristiyanlar olarak her gün onunla iletişim halindeyiz. “Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (Matta 28:18-20) diye açıklayıp buyruk verdi bizlere.

Gizemli bir şekilde, O hala takipçileriyle birlikte yaşıyor; sadece anılarda ya da ruhta değil, gerçek bir şekilde yaşıyor (Romalılar 8:8-11). Bu bağ sayesinde Tanrı’ya ruhta tapınırız ve Mesih’in takipçileri olarak ne söyleyip nasıl davrandığımıza çok dikkat ederiz. Bu yüzden istikrarlı biçimde İsa Mesih’in bize öğrettiğinden farklı davranan Hristiyanların gerçek imanlılar olup olmadığı şüphesi hemen kafamızda belirir. Hristiyanlar da yanlış yapabilir ve günah işler, ama günah günlük hayatımızın sıradan bir parçası haline gelmişse burada bir sorun vardır. Bağlantı kopmuş ya da kurulamamış olabilir.

Mesih’in Kişiliği

İsa’nın kendisine geri dönelim. O nasıl bir insandı?

İsa Dinler

Hayatta hiç susmayan birini tanıdınız mı? İsa kesinlikle öyle değil. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna dört farklı bakıştan Mesih’i anlatsa da hepsi de İsa’nın en önemsiz, en hor görülen insanı bile dinlediğini yazmıştır. Onları huzurundan uzaklaştırmadı. İnsanların İsa’ya gelme nedeni ister bir şikâyet ister bir yardım isteği, rica ya da küçük bir konuşma yapma arzusu olsun, İsa her birini dinledi. Bıkmadan dinledi, ki herkes bunu yapmaz.

İsa Mesih Önemser

O’nun dinlediği insanlar kendilerini iyi hissediyorlardı. İhtiyacı olan birçok insana yardım etti. Örneğin, İsa’nın takipçilerinden biri olan Petrus’un kayınvalidesinin ateşi çıkmıştı. Ciddi bir hastalık olabilir veya olmayabilir, ama bu İsa için önemli değildi. Eve geldiğinde yaptığı ilk şey onu iyileştirmek oldu. Bu, birçok insana, hasta olan aile fertlerini aynı gece ona getirmesi için ilham verdi. İsa hepsine yardım etti.

Başka durumlarda da O’nun kalbinin diğer insanlar için nasıl attığını görebiliriz. Bir defasında şehre girerken bir cenazenin geçtiğini gördü. “İsa kentin kapısına tam yaklaştığı sırada, dul annesinin tek oğlu olan bir adamın cenazesi kaldırılıyordu. Kent halkından büyük bir kalabalık da kadınla birlikteydi. Rab kadını görünce ona acıdı. Kadına, ‘Ağlama’ dedi” (Luka 7:12-13).  “Ölü doğrulup oturdu ve konuşmaya başladı. İsa onu annesine geri verdi” (15. ayet). Hem kocasını hem de tek oğlunu kaybeden kadın için yüreği sızlamıştı.

İsa Bizi Gerçekten Anlar

Sizi gerçekten anlayan, karşılaştığınız zorluklara birlikte göğüs gerebileceğiniz ve her zaman yanınızda olan birini bulmak zor olabilir. İsa bu konuda da bir tanedir. Örneğin, birinin ölüm döşeğinde olduğu bir zamanda İsa, ona yardım edebilmek için aceleyle kadının evine doğru yola koyulmuştu. Kalabalık bir grup etrafını sararken hasta bir kadın arkadan gizlice sokulup cübbesinin ucuna dokundu. Kimsenin onu fark etmeyeceğini ve İsa’ya dokunup iyileşebileceğini umuyordu. Neden peki? Durmayan âdet kanamasıyla ilgili yıllardır süregelen bir sorunu vardı. O dönemin kültüründe bunun gibi bir sorun utanç verici sayılırdı.

“Bana Kim Dokundu?”

Böyle bir kadın “kirli” kabul edilir ve “temizleninceye” kadar evde kalması gerekirdi. Bu kadın, İsa gibi kutsal birinin giysisine dokunmak şöyle dursun, dışarı bile çıkmaması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden gizlice ona dokunmaya çalıştı. Ancak İsa, “Bana kim dokundu?” diye sormak için geri dönerek bu planı bozdu. Kadının durumuyla başa çıkarak onu hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal olarak iyileştirip insanlar önünde onu savunması ve ardından da eve göndermesi birkaç dakikasını aldı. İsa’nın onu nasıl iyi karşıladığını gördükten sonra hiç kimse kadının şifa bulduğundan kuşku duyamaz ya da onu kuralları çiğnemekle suçlayamazdı. Ve İsa ancak onu iyileştirdikten sonra asıl işiyle ilgilenmeye devam etti.

Bu olaydaki ana nokta İsa’nın sonsuz anlayışıyla, kadının ihtiyaç duyduğu şifanın sadece fiziksel olmadığını bilmesidir. Yoksa kadının iyileştiğine inanan olur muydu? İnansalar bile arkasından konuşmayı keserler miydi? Kadının sadece bedensel değil, toplumsal olarak da iyileşmesi gerekiyordu. İsa’nın ona verdiği şey de bu oldu. Bu olayı kendiniz de okuyabilirsiniz: Luka 8:42-48.

İsa Saygı Duyar

İsa’nın karakteriyle ilgili en dikkat çeken şeylerden biri, yolundan geçen insanların fahişe, vergi tahsildarları, yabancı olup olmamasına bakmaksızın en düşük görülenlere bile saygı gösterme biçimidir. Bir defasında öğrencileri, İsa’nın yanına gelmek isteyen çocukları, O’nun zaman harcamasına değmeyecekleri düşüncesiyle uzaklaştırdılar; ama İsa buna çok üzüldü (Markos 10:13-16). O’nun bilgeliğinden faydalanmak isteyen bir kadın takipçisine erkeklere nasıl davranıyorduysa öyle davrandı (Luka 10:38-42). Felçli bir adama, onunla hiç konuşmadan iyileştirmek yerine, “İyileşmek ister misin?” diye sordu (Yuhanna 5: 6). Bunlar dünyamızda çok nadir görülen davranışlardır.

İsa Naziktir

İsa naziktir ve O’nun nezaketi dillere destandır. Neredeyse hiçbir Yahudi erkek, Samiriyeli bir kadını bırakın ciddiye alıp iletişim kurmayı, selam bile vermezdi (Yuhanna 4:1-42). Kadınları insan olarak daha düşük bir statüde saymalarının yanı sıra Samiriyeliler de yarım insan sayılıyordu neredeyse. Yine de İsa, kendi annesine nasıl nezaket gösteriyorsa aşağı görülen Samiriyeli kadınla da aynı nezaketle sohbete başladı. Başarısız evliliklerinden söz açılınca onu yargılayıp utandırmadı. Kadın kendisini rahatsız hissettiğinde ve konuyu değiştirmeye çalıştığında İsa ona izin verdi. Kadının teolojik ifadelerini ve sorularını ciddiye aldı ve İsa’nın, Mesih olduğunu açıkladığı ilk kişi olma onurunu bahşetti ona. Bu yüzden, kadının İsa’yla ilgili haberi köyünde yaymak için aceleyle kaçmasına şaşmamak gerek! “Gelin, bana yaptığım her şeyi söyleyen adamı görün. Bu Mesih olabilir mi?” (Yuhanna 4:29).

İsa Şaşırmaz

Samiriyeli kadının öyküsü, aynı zamanda, İsa’nın asla şaşırmama özelliğinin güzel bir örneğidir. Kadının bugüne kadarki evlilikleri içinde altı farklı kişiyle cinsel ilişkiye girdiğini bilmek -ki sonuncu birlikteliği evlilik bile değildi- O’nu hiç sarsmadı.

Yeni arkadaşı Zakay onu yemeğe davet ettiğinde, diğer davetliler toplumun dışladığı kişiler -başka vergi görevlileri ve fahişeler- olmasına rağmen, İsa daveti kabul etmekte hiç tereddüt etmedi. İsa, Gadarenes sahiline çıktığında, mezarlıklarda dolaşan çıplak bir akıl hastası gördü, onu iyileştirip kıyafet sağladı (Markos 5: 1-20). Hangi insani sorunla ilgilenirse ilgilensin, sükûnet, bilgelik ve özenle hareket ederdi. Bu, İsa’nın kimseye asla keskin bir söz söylemediği anlamına gelmez. İsa, sıradan insanlarla nasıl konuşuyorsa krallarla da aynı şekilde konuşur. Mesela bir adam ona “Öğretmen, kardeşime söyle de mirası benimle paylaşsın” diyerek sızlandı. İsa da ona, “Ey adam, kim beni üzerinize yargıç ya da hakem yaptı? ”dedi ve açgözlü olmaktan kaçınmanın ne kadar önemli olduğu hakkında konuşmaya devam etti.   (Luka 12: 13-21).

İsa Kendini Savunmadı

Ferisiler, Kral Hirodes’in tehditleriyle gelip “Buradan ayrılıp başka yere git. Hirodes seni öldürmek istiyor” diyerek onu caydırmaya çalıştılar. İsa onları şöyle cevapladı: “Gidin, o tilkiye söyleyin, ‘Bugün ve yarın cinleri kovup hastaları iyileştireceğim ve üçüncü gün hedefime ulaşacağım.’ Yine de bugün, yarın ve öbür gün yoluma devam etmeliyim. Çünkü bir peygamberin Yeruşalim’in dışında ölmesi düşünülemez.” Bir kral için kullanılacak ideal kelimeleri kullanmadığı kesin (Luka 13: 31-34). İsa idamla yargılanırken Roma valisi düş kırkılığına uğradı çünkü İsa kendini savunmuyordu. Vali İsa’ya “Benimle konuşmayacak mısın?” diye sordu. “Seni salıvermeye de, çarmıha germeye de yetkim olduğunu bilmiyor musun?” İsa onu şöyle yanıtladı: “Yukarıdan [Tanrı’dan] sana verilmeseydi benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı. Bu nedenle, beni size teslim edenin günahı daha büyüktür.” Bu, Pilatus’un öyle bir korkuya kapılmasına sebep oldu ki İsa’yı özgür kılmak için akla gelebilecek her şeyi denemeye koyuldu (Yuhanna 19: 10-12).

Mesih Sizi Zorlamaz

Mesih kapınızı çalar ama açmanız için sizi zorlamaz. İsa’nın takipçileri olması için çağırdığı on iki kişiyi biliyorsunuzdur. Ama İsa’nın “Gelin, beni takip edin” diye çağırmasına rağmen yüzlerini dönen iki kişi vardı. Şahsen benim için buna inanmak pek de kolay değil ama gerçek bu. Hatta bu durumlardan birinde, İsa adama sevgiyle bakmasına rağmen gitmesine izin verdi çünkü Baba Tanrı O’nun yüreğine iman tohumunu henüz ekmemişti (Markos 10:17-22Matta 8:21-22).

İsa Bizim İçin En İyisini İstiyor

İsa, kendisi için değil sizin için en iyisini istiyor. İsa’nın tutuklanması hikâyesinin en tuhaf bölümlerinden biri O’nun yargılanışından hemen önceki andır: Malkus adlı bir adam, İsa’nın havarilerinden birinden aldığı bir kılıç darbesiyle kulağını kaybetti. İsa’nın kendi başına gelecek tehlikelerden dolayı kaygılanmasını bekliyorsunuz, değil mi? Hayır! Öne çıktı ve Malkus’un kulağını iyileştirdi. Sonra da ellerinin bağlanıp götürülmesine izin verdi. Tam o an önem verdiği şey kendi esenliği değil düşmanın yaşadığı acıydı. Bu konuda bir şeyler yapması gerekiyordu (Luka 22: 50-51, Yuhanna 18:10).

Kutsal Kitap’ın başka yerlerinde de O’nun yardımseverlik ve şefkatine tanık oluruz. İsa sabırlı ve gayretliydi. Aslında, İsa’nın sabrını kanıtlayan en güzel örnek takipçileriyle, özellikle de on ikilerle ilişkisinde görülür. Kutsal Kitap, onları ince düşünceli olmayan ve ben-merkezli (başka bir deyişle çoğumuz gibi, değil mi?) insanlar olarak gösterir. İsa’nın geliş amacının ana hatlarını kavrayamamışlardı. Bazıları ırkçı ve kadın düşmanıydılar. Kendi benliklerine dayanan düşüncelerine kapılıp İsa’nın yanlışlar yaptığını sanıyorlardı. Birbirleri arasında en iyi, en gayretli olma yarışına girişiyorlardı. Dünyadaki görevini sürdürmeleri için İsa’nın seçtiği insanlar bunlar mıydı? Bu kıt akıllı kişiler mi? Evet, öyle. Ama tarih, İsa’nın haklı olduğunu gösteriyor.

Fark Yaratan Neydi?

Bu insanlar İsa’nın sözlerinden aldıkları gayret ve Kutsal Ruh’un rehberliğiyle O’nun müjdesini dünyanın uzak bölgelerine kadar yaymaya devam etti. Hepsi Yahudi olsalar da, Yahudilerle Yahudi olmayanlar arasında ayrım yapmayan bir kilisenin kuruluşuna öncülük ettiler. Hem erkek hem de hür olmalarına rağmen, kilisenin dinamiklerine kadınların ve kölelerin büyük oranda katkı sağlamasına olanak tanıdılar. Bu insanlarda fark yaratan neydi? İsa’ydı. Ve İsa kendisini takip eden insanlar üzerinde bugün hâlâ bu etkiyi yapıyor.

Mesih bize güveniyor. Bizler de ince düşünceli olmayan insanlar olduğumuzdan Mesih’in ilk dönem takipçilerine bir şey söylemeye hakkımız yok. Yine de İsa, şaşırtıcı bir şekilde mesajını doğru anlayıp yayma konusunda bize güveniyor. Bu çok büyük bir sorumluluktur. Bu görevi her zaman eksiksiz şekilde yerine getiremesek de olabildiğince doğru yapmaya çalışıyoruz. (Mesih İsa’nın nasıl biri olduğunu merak ediyor musunuz? Bunu öğrenmek mi istiyorsunuz? Bu konuda arzu ettiğiniz bilgeliği Tanrı’dan dua ederek isteyebilirsiniz.)

Mesih Herkesi Affeder

Mesih en affedilmeyecek insanı bile affeder. Ne kadar çok hata yapmış olduğumuzu göz önünde bulundurursak İsa Mesih’in affediciliği büyük bir nimet. O’nu çarmıha çivileyen insanlara olan yaklaşımında da görebilirsiniz bunu. İlk sözleri, “Baba, onları affet. Ne yaptıklarını bilmiyorlar” (Luka 22:34) olmuştu. Yargılanması sırasında O’nu inkâr eden Petrus’u bile affederek havarisi olarak görevine devam etmesine izin verdi (Luka 22:54-62Yuhanna 21:15-19). Birçok defa O’na ihanette bulunan Yahuda’ya da ulaşmaya çalıştı (Matta 26:20-25 ve Yuhanna 13). Yahuda’nın, Mesih’in sözünü dinlememesi çok üzücü. İsa, O’na karşı işlenen bu kadar günahı cömertlikle bağışladıysa bizi haydi haydi bağışlayabilir.

İsa bizim yapabileceğimizden çok daha fazlasını yaparak acı çekti, öldü ve dirildi. Ölümün bize bu kadar korkunç gelmesinin sebeplerinden biri, sebebini bilmiyor olmamızdır. Daha önce ölmedik ki! Acaba nasıl bir şey? Canımız çok yanacak mı? Sonrası varsa ne olacak? Bilmiyoruz, bu yüzden de dehşete düşüyoruz. Tanrı bilir. İsa olarak yeryüzüne gelerek acı çekmesinin, ölmesinin ve ardından dirilmesinin sebeplerinden biri budur. İsa Mesih aslında ölüm ve acıyı tadarak, bizimle birlikte olmanın çok ötesine geçti. Ölüm O’nun için bir bilinmezlik değil artık. Ölümü de tatmış olduğu için nasıl bir şey olduğunu biliyor. Sonunda, bir daha ölmemek üzere dirildi ölümden.

İsa Bizimledir

Şimdi de ölüme karşı olan zaferini bizimle paylaşıyor. Artık bu dünyadan yapayalnız göç etmeyeceğiz. İsa, “Zamanın sonuna kadar sizinleyim” (Matta 28:20) demiştir bize. İsa Mesih karanlık yolda bizimle birlikte yürüyor, bizi karanlık ölüm vadisinden alıp dirilişe götürüyor. O, “Diriliş ve yaşam Ben’im” dedi. “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?” (Yuhanna 11:25-26).

Dünyadaki her şey değişse de Mesih hep aynıdır. İnsanlar yaşlanır, çocuklar büyür, komşuluklar dağılır. Hiçbir şey aynı kalmaz. Bu yüzden de sadece İsa’ya dayanmalıyız. Malaki 3:6’da söylediği gibi, Tanrı değişmez. İbraniler 13. Bölüm’de de şöyle denir: “İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır”. O her zaman aynı kaldığı gibi, bize olan vaatleri de hiçbir zaman değişmez. Bu yüzden Hristiyanların dayandığı tek sarsılmaz kaya O’dur.


Tagged

1 thought on “Kim Bu İsa?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir